Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Sevgili grup arkadaşım,
günün getirdiği esenlik ve barış üzerinizde olsun :)
Sevgiler yüreğinize
****
Big bang’den Büyük İskender’e evrenin çizgi tarihi
Büyük patlama kuramı, günümüzde evrenin varoluşuna ilişkin en kabul görmüş açıklamadır. Ancak doğru gözlem olmadığı eski zamanlarda, her kafadan bir ses çıkıyordu:
“Yılan ördekle çiftleşmiş, sonra da kozmik yumurtayı yumurtlayıvermiş! ”
“Hıh! Buna çocuklar bile güler! ”
Çağdaş kuramlarla her şey açıklanabilmiş değil. Örneğin galaksilerin neden “geri çekildikleri” bilinmiyor. Bu konuda çok yeni bir komplo teorisi var:
“Galaksiler bizden nefret ettikleri için kaçıyorlar! ”
“Yürü de ense traşını görelim! ”
***
Yukarda satırlar bir çizgi romandan alıntılar olup, konuşan karakterler birbirinden sevimli karikatür insancıklar, sevgili okurlarım. İster yetmiş yaşında olun, ister yedi, eğer dünyanın biyolojik ve sosyal tarihini gülerek, eğlenerek, hatta polisiye bir roman heyecanıyla meraklanarak öğrenmek ya da çocuklarınıza öğretmek isterseniz, daha iyisi olamaz: Larry Gonick’in 7 ciltten oluşan “Evrenin Çizgi Tarihi”nin “Big Bang’den Büyük İskender’e” başlıklı birinci bölümü (Derin Kitap, 2010) nihayet Türkiye’de!
Larry Gonick, Harvard üniversitesinde 9 yıl matematik okuduktan sonra tarihe merak salan, dünyaca ünlü bir karikatürist. Ama bence bir eğitim dâhisi. En zor konuları, müthiş bir mizah yeteneğiyle geniş kitlelerin algısına sunuyor, eğlendirerek öğretiyor. Pek çok dile çevrilen “Evrenin Çizgi Tarihi”, günümüzde New York, Yale ve Kolombiya üniversiteleri gibi eğitim düzeyi yüksek kurumlarda öğrencilere önerilen eserler arasında ilk sırada.
Hurafeleri acıtmadan, eğlendirerek yerle bir eden ve okuyanın zihnini bilimsel söyleme, özgür düşünceye merakı kullanarak açan bu eser, Türkçeye Şirin Okyavuz Yener’in harikulade çevirisiyle kazandırılmış. Kitabı, Türk okurlara sunmayı aklına koyup başaran da editörü Berrak Yurdakul.
“Evrenin Çizgi Tarihi”nin baş kahramanı, elbette Einstein’a benzeyen bir tarih profesörü ve yazarı Larry Gonick’i betimliyor. Eser, okuru çıkardığı zaman yolculuğu, biyolojik ve antropolojik gerçekleri tümüyle bilimsel verilere dayandırmasına karşın, bir ders kitabı değil. Yazarı ve çizeri Gonick, anlattığı olayları tarihsel kişilikler, masallar ve ayrıntılarla canlandırmakla kalmıyor, bugüne kadar gölgede kalmış olayları birbirine bağlıyor, karşılaştırmalı tarih yazıyor. Örneğin, zaman boyutunda ilk kez “Tanrı tektir” diyen peygamber sayısının bir değil iki olduğunu, Mısır Firavunu IV. Amenhotep ile Hz. Musa’nın hemen aynı dönemde aynı kanıya vardıklarını, hangisinin hangisinden esinlendiğinin bilinmediğini, bu kitaptan öğrendim ben.
Eserin başlangıcı, Big Bang’den sonraki süreçte dünya üstünde hayatın oluşumunda, cinselliğin aslında üremeye yaramadığını da bu kitaptan öğrendim: “İlk başlarda seks, üremenin tam tersine bir işleve sahipti. Üreme bir hücrenin ikiye bölünmesiydi, seks ise iki hücrenin birbirinin genleriyle oynamak için bir süreliğine birleşmeleri demekti. Seks üremeyi geciktiriyordu! ..” (sayfa 17)
Cinsel yolla üremenin, seksin üreme sürecinde sürekli kullanılmasının, normal (hücre bölünmesi) üremenin bir tür SAPMASI olarak başladığını, siz biliyor muydunuz?
Ya bugün “doğal ölüm” dediğimiz sürecin, aslında üremenin cinsel birleşmeye dönüşmesiyle başladığını?
Çünkü eşeysiz bir amip bölündüğünde iki yeni farklı yaşam formu oluşuyor. Oysa cinsel varlıklarda, yeni kuşaklara yer açmak için eskilerin silinmesi, yani ölmeleri gerekiyor.
***
Ama kitabın 15. sayfasında, “Evrim konusunda bir parantez açalım” başlıklı bir bölüm var ki, özellikle Türkiye’de, günde en az iki kez okuyup, üzerinde düşünmemiz gerekir:
“Zamanın başlangıcından beri organizmalar kaynaklara erişmek için birbirleriyle çekiştiler. Ancak bundan evrimin zayıfların silinip, güçlülerin hayatta kaldığı bir çekişme olduğu sonucu çıkarılmamalı. Asla! Yaşamın doğuşundan beri hayatta kalmanın en başarılı yollarından biri de İŞBİRLİĞİ yapmak olmuştur...”
Veciz değil mi?
Yıllardır işbirlikçilerin iktidardan iktidara nakille bunca zaman sahnede kalabildiklerini siyaseten sorgular dururuz. Meğer yanıt biyolojikmiş!
Mine G. Kırıkkanat / Vatan Gazetesi