Akılcılar Grubu Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Meltem Ulusoy
Alan:   Grup:Akılcılar Grubu
Tarih: 05.05.2010 22:50
Konu: ALADAĞLAR'DA BEŞ GÜN/2.GÜN

Sabah erkenden kalkıp kahvaltı ettik. Bugünkü niyetim Çımbar vadisinin sağ kolundan başlayarak Tekepınarı, Dipsiz göl üzerinden Apışkar vadisine ulaşmak ve oradan tekrar Arpalık düzünden geçerek dağ evine inmekti. Apışkar’dan Arpalık düzüne inen vadiye hiç girmemiştim, merak ediyordum. Kahvaltıda rastladığım Mustafa Kızıltaş hocadan tarif alarak yola çıktım. Gata grubu da Dipsiz göle gitmek için sabah erkenden yola çıkmış. Yolda onları yakalayabileceğimi düşünüyordum.

Yiyecek olarak birer paket bisküvi, kek, kraker ve toz içecek alarak yola çıktım. Vadideki yol ayrımını az geçmiştim ki arkamdan birinin seslendiğini duydum. Biraz bekleyince beni yetişti. Hamza adlı bu arkadaşın amacı sadece kısa bir geziymiş ama beni görünce peşime takılmış bundan sonra da benimle gelmeyi düşünüyordu. Dağcı değilmiş, buraya başkanın davetlisi olarak gelmiş. Vadi içinde kısa bir gezi yapmayı planlamış ve gezisi kısa süreceği için yanına yiyecek bir şeyde almamıştı. Hızla bir durum muhakemesi yaptım ve kendimce gelmesinde sakınca görmedim. Yemek sorun değildi, yolu bitirecek gücü var gözüküyordu olmasa bile yorulduğu yerden dönebilirdik.

Vadinin sonuna doğru içinde küçük çocuklarında bulunduğu bir Fransız grupla karşılaştık. Bu kadar erken saatte orda bulunmaları bizi şaşırttı. Tatil yapmayı deniz kenarında öğleye kadar uyumak sananlarla güzel bir tezat oluşturuyorlardı. Rehberleri ile biraz sohbet ettik. Sokulu pınardan yola çıkmışlar, tekrar dönüp oraya gideceklerdi.

Tekepınarı geçidinde Gata’lı grubun döndüğünü gördük. İçlerinden biri rahatsızlanınca fazla ileri gitmeden dönmeye karar vermişler.

Onlar geri dönerken biz güzel manzaralar eşliğinde yolumuza devam ettik. Karşımızdan gelen bir dağcı ile ayaküstü sohbet ettik. O da Doğu geçidinden ve Sokulu pınar üzerinden geçiş yapacak grubuna ayak uyduramamış geri dönüyordu. Bir ara bizimle gelmeyi düşünür gibi olduysa da niyetimizi öğrenip vazgeçti.

Hamza’nın fazla yorulacağını düşünerek Dipsiz göle gitmekten vazgeçip, dere yatağının sağındaki patikaya girdim. Hiçbir yere uğramadan Apışkar’a gidecektim. Biraz gidince Dipsiz göl yolunun başında koyun sürüsünü ve çoban çadırlarını gördük. Bu yükseklikte bunları görüp de yanına gitmemek olmaz deyip yine güzergahı değiştirdik.


Çobanın biri çadırının dışında uyku tulumunu tamir ediyordu. Dağcılığın Kâbesi sayılan bir yerdeki çobanın da uyku tulumu lüksü olsun artık. Biraz sohbet ettik, patikaları, geçitleri sorduk. Dipsiz göl çok güzel, mutlaka görün, orda da bir grup dağcı var deyince çanta vs.yi yanına bırakıp Dipsizgöl’e gittik.

Gerçekten de Dipsizgöl görülmeye değer. O kadar susuzluk çekilen yerde bir vaha sanki. Göldeki grup Evrim’lerin grubuydu. O kadar çok karşılaşmıştık ki sizi takip ediyorum diye takıldım. Onların amacı yarın doğu geçidini geçip Demirkazık’a çıkmakmış. Daha sonra da Yıldız tepe geçidinden geçip Yedigöller platosuna ulaşmak.

Tekrar çobanların yanına döndük. Çoban “ben Küçükdemirkazık dağına iki kez çıktım” deyince Hamza’da buraya kadar gelmişken bir zirve yapma isteği doğdu. Hamza’cım sen bu dağı biliyor musun, adı küçük ama Türkiye’nin en zor dağlarından biri dediysem de illa çıkalım diye tutturdu. Zaten dağın dibine mecburen gideceğiz, orda karar veririz diyerek ikna ettim. Çok emindim ki dağın dibine gidince fikri değişecekti.

Çobanların yanından ayrıldıktan bir süre sonra yemek molası verdik. Bir yandan da Hamza’nın yanında taşıdığı dürbünle Büyükdemirkazık dağından inenleri seyrediyoruz. Zirveden aşağıya yürüyerek inenleri görünce bana iyice cesaret geldi. Zirve yolunda o dağa göre müthiş sayılacak bir kabalık var, sadece doğu geçidinden bizim tarafa 20 kadar kişi döndü.

Çobanın yarım saatte gidersiniz demesine rağmen bir saatte Apışkar’a ulaştık. Yemek yediğimiz yerde unuttuğumuz dürbünü almak için geri dönmek de vakit kaybına yol açmıştı. Apışkar ismi sanırım apış arasından türetilmiş. Çünkü iki Demirkazık’ın tam arasında tersten baktığınızda apış arası gibi duran bir yer. Çok güzel bir noktadır Apışkar, bir ayağınız Büyükdemirkazık’dayken, diğer ayağınız Küçükdemirkazık dağına basar. Kuzey duvarının da en güzel görüldüğü yerlerden biridir.

Düşündüğüm gibi Hamza Küçükdemirkazık’ı gördükten sonra tırmanmanın o kadar da kolay ve kısa sürede olamayacağını anladı. Apışkar’dan aşağıya inmeye başladık. Patika özelliğini kaybedip zaman zaman kuru dere yatağına dönüşen zorluca bir yoldu. Ama arazinin yapısı yanlış yere sapmanızı engellediğinden kaybolma riski olmayan güzel bir güzergah Arpalık düzüne giden patikayı kaçırıp yanlışlıkla 200 metre kadar Çımbar’a doğru indik. Çımbar’dan devam etmek daha kolay olabilirdi ama biz Arpalık düzünden gitmeyi istiyorduk. Uzaktan gelen dağcıları Antalyalı grup sanarak bekledik. Onlar da eğitimdeki arkadaşlarının yanına gelen dağcılarmış. Anlaşılmaz şekilde bize ukalâca ve soğuk davrandılar. Küçük dağları biz yarattık havalarındaydılar. Uğur ULUOCAK böyleler için “senin yaptığın işi Avrupalılar 150 yıl önce yaptılar, sen neyin havasını atıyorsun” demişti.

Tekrar patikaya çıkıp Arpalık düzünde Antalyalı grubun dönmesini bekleyen minibüs şoförünün yanına gittik. Gece onbirde yola çıkmışlar ama hala dönmemişler. Adam merak içindeydi, yarınki servisine yetişip yetişemeyeceği konusunda. Gruptan biri Sokulupınar yönünden geldi. Grupta bulunan bir hanım rahatsızlanınca faaliyet uzamış. O da daha kestirme diye o yandan gelmiş. Fakat adam sözünü bitirmeden diğer yandan da teker teker gelmeye başladılar. Bekleyin beraber ineriz tekliflerini kamp sökmenin uzun süreceğini düşünerek reddettim.

Daha kestirme olsun diye dağ evine inen traktör yoluna girmeden sağa saparak dik olarak inmeye başladık. Fakat havanın kararması ile zaten belli belirsiz olan patikaları tamamen kaybettik. Bu da bize çok pahalıya patladı. Yarım saatte inebileceğimiz yolu iki saatte zor indik. Gündüz gözüyle görmediğiniz bir yere gece girmek ciddi bir hata. Üstelik yanında ilk defa böyle bir yürüyüşe çıkan biri varsa daha da büyük hata. Bu yüzden kendime çok kızdım. İlk defa bu kadar uzun yürüyen Hamza kısa molalar vermek zorunda kalsa da tahminimden çok daha dayanıklı çıktı. Gereksiz zaman kaybından başka önemli bir sorunla karşılaşmadan sağ salim menzile ulaştık. Toplam faaliyet 14 saat sürmüştü.

Kamp alanına yorgun, aç ama son anda hissettiği gerilim yüzünden bir şey yiyemeyecek halde indim. Kendimi yatağa (yani uyku tulumuna) atıp sabah altılara kadar doya doya uyudum. Şaka bir yana doğada ki birkaç saatlik uyku yeterli oluyor.