Akılcılar Grubu Mesaj Detayi Antoloji.com

Gönderen: Recep Akıl
Alan:   Grup:Akılcılar Grubu
Tarih: 15.12.2009 10:32
Konu: MERHABA! ! !

Merhaba dostlar. Güzel bir gün diliyorum. Sevdiklerinizle birlikte hayırlı, bereketli, sağlıklı, mutlu ve huzurlu bir gün... Selâm ve sevgiyle...

MEVLANA CELALEDDİN RUMİ

Bütün insanlıktarihi boyunca tabutunu evinden mezarına kadar taşıma onurunu elde edebilmek için Müslümanların, Hıristiyanların,Yahudilerin ve Hinduların birbirleriyle tartışmaya giriştikleri kaç ’din adamı’ görülmüştür?

Ya da daha yakın çağların kültür arenasına bir göz attığımzda Ressam Hermenszoon ile düşünür Georg Wilhelm Friedrich Hegel’i, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ile Amerikalı Film yönetmeni Oliver Ston’u, ya da Alman şairi Johan Volfgang von Goethe ile nev-age müziğinin usta isimlerinden besteci Vangelis’i neredeyse birbirine eş değer saygı sözcükleriyle kendisine hayran bırakabilen kaç isim gelip geçebildi bu alemden?

İstisnasız her inanışın, her yönelişin mensuplarını böylesine tartışmasız
bir biçimde çevresine toplayabilecek düzeyde güçlü bir ışık,yeryüzünde ’peygamberler çağı’ndan sonra yalnızca bir kez yandı.O da 13.yüzyılda Anadolu’nun kalbi sayılan Konya’da.

Ve o ışığın sahibinin adı da tıpkı yolundan gittiği en büyük ışığın kaynağı gibi ’Muhammed’di.Yani Mevlana Muhammed Celaleddin Rumi.
Onun hayatının bir tek gününde bile hak yolundan sapmadan dosdoğru bir biçimde ilerleyişini çağın iyice seyreltilip popülize edilmiş kimi kof düşünce akımlarına yamamaya, böylelikle Mevlana felsefesini sezdirmeden yozlaştırmaya çalışanlar karşısında bu toprakların gençliği, büyük düşünürün o erişilmez hümanizmi ve hoşgörüsünün ardında ne denli sağlam bir ’iman’ olduğunu da açıklıkla görmelidirler.İşte Mevlâna söz konusu olduğunda kasten ya da cehaletten dolayı ihmal edilen işin bu yanını vurgulamayı ihmal etmek Mevlana ve onun düşünce dünyasına ihanet etmek demektir.

Hz. Mevlana her zaman sözün kısasını sevmiş ve yüceltmişti.O yüzden fazla söze hacet yok.Ölümünden 700 yıl sonra O’nu gerçek boyutlarıyla kavramaktan aciz olanların neredeyse ’Bilinen İslam’dan çok farklı ve yeni bir din türettiğini’ idda edebilecek kadar gaflet ve hıyanet batağına düştükleri Mevlana Celaleddin Rumi, kendisini aynen şu beyitlerle tanımlıyor.

Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim
Ben Hz. Muhammed’in ayağının tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikâyetçiyim.

Öyleyse onun bu vasiyetini yerine getirmek, hayatının büyük bir bölümünü geçirdiği toprkların Müslümanları olarak hepimizin boynunun borcudur.
Hz. Mevlana, kendi ölümünü ’Sevgiliye kavuşma anı’ olarak nitelemiş ve sevenlerine son nefesini verdikten sonra ağlaşıp haykırmayı kesin olarak men etmişti.Bu yüzdendir ki ölüm yıldönümü olan 17 Aralık’ta sevenleri onu ’Düğün Gecesi’ (Şeb-i Aruz) adı verilen bir törenle anıyorlar.

Güle oynaya gittiği ölümün ardında, ebedi mekânının da cennet olmasını diliyoruz Mevlana’mızın.Ruhu şad olsun.O’nun o ışıklı yolundan gidenlere selâm olsun.