Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Günaydın Türkiye!
Ama hemen uyanmayalım. Uyanmadan önce biraz uykudan bahsedelim.
Masallar dinleyerek uyumak güzel şey olmalı. Yanı başında soluklanan, dudağını diliyle ıslayan, söyleminde yer yer hızlanan ve tıslayan, telaffuzu kusursuz biri, yatakta, bacaklarından, ellerinden, dudaklarından yaydığı sıcaklığı hissedecek kadar yakında, bir yandan elinin ayasıyla usulcacık üstünü örtüyor, diğer yandan mayışmış, yarı kapalı gözlere, soluğu ağırlaşmış burna ve salyası kenarına ilişmiş dudaklara iliştiriyor gözlerini ve anlatımını sürdürüyor. Hoş bir düşünce olarak akseden bu cana yakınlık, bu aşk hiç bitmesin istiyor insan, gerçek insanlık neymiş yeniden anımsıyor, yüzünü kısa süre olsa da bir tebessüm kaplıyor. Masal yorgunu beden hayal dolu bir yatakta uykuya dalıyor. Hiç bitmesin istenen hikâye ise, uyku ile kararan bilinçte aydınlanan bir rüya olarak devam ediyor.
Uyku güzel şey! Pamuk helva kıvamına gelmiş uyku pembe ve şekerlidir; ağdası üstüne başına bulaşır insanın, eğlencesi ise her güzel şey gibi çabuk biter, geriye tahta sapı kalır. Sabah olur, saat çalar, bazen horozlardan önce uyanır insanlar.
Uyanmak; hele yeni günün bir getirisi yoksa eziyettir. Herhangi bir Temmuz gecesi, yapış yapış yatağında geç saat uykuya dalabilmiş bedenlerin, sabahın erken bir saatinde uyanıp işine gücüne dağılması düşüncesi beyni buhrana uğratacak, iki kadehin keyfini zehir edecek tatsız bir fikirdir.
Tabii ağızlarda tat, fikirlerde dostluk ve barış kaldıysa…
Bazıları için uyuyabilmek bile bir dert, gerçekleştirilmeyi bekleyen bir hayalken bir de uyanmak için yapılan onca şey var. Mesela yüze su çarpmak. Yatağa geri dönüp tekrar uyumak, hayatın gerçeklerinden, günün hararetinden kaçmak isteyip de yapamamak ve aksine büyük bir asabiyetle suyu avuçlamak. Keskin sirke küpüne zararmış. Yüzü çarpan soğuk su, bünyede “ya askeri harekât olursa, ekonomi bozulursa, temsilde adalet sağlanamazsa” etkisi yapıyor, kalbin ritmini bozuyor, ruhun dinginliğini alt üst ediyor.
Bu haletiruhiye ile aç karnı egzoz dumanı, kafayı ise klakson gürültüsü nasıl doldurursa insanlar da sokakları dolduruyor.
***
Dağlanmış bir boğa gibi sıçrayarak uyandığım huzursuz bir günün sabahı kendimi çocukluğumun yaşanmamış bir anısını, masallı uykuları düşlerken buluyorum.
80’lerin çocuğu, bugünün ergeni her gece olduğu gibi dün gece de bu masallardan habersiz, sözde gerçeklerle dolu baş ağrılı gecelerde rahatsız uykusuna daldı, sabahına kanlı gözlerle uyandı. Uyku öncesi okuduğu La Fontaine Hikayeleri ya da Anderson’dan Masallar’da yalnızca kitapların betimleyebileceği Batı’nın hülyalı dünyası ile tanıştı. Tepegöz’ü, Deli Dumrul’u, Boğaç Han’ı ile bezenmiş Dede Korkut masalları ise bugünün nine ve dedelerinin tozlanan kitaplıklarında deri kaplı bir kitap olarak unutuldu, ilgisizlikten küflenmeye yüz tuttu.
Masallar ile beraber hayaller de rutubetli raflara kaldırıldı.
Hayal güzel, hayal etmek enfes. Bugünün masalsız büyüyenleri hayalsiz yetişiyor, ne büyük hülyalar peşinde koşuyor ne de bunları gerçekleştirme hevesini içinde taşıyor. Aç karın ve boş kafa ile güne “içine edeyim”in farklı argo tabirlerini kullanarak başlıyor.
Ağaç boyunda devlerin, uzun burunlu ve cüzamlı büyücülerin, kapkara yırtıcı kurtların, kötü kalpli kral ve kraliçelerin, altın saçlı prenseslerin ve yakışıklı prenslerin hikâyelerinin anlatıldığı Anglosakson masallarını dinleyerek uykuya dalınan bir çocukluk dönemi geçirmedi bugünün gençleri. Anadolu’nun gizemli afsuncularını, şehvetli aşıklarını, İstanbul’u altın bir şehir olarak düşleyen çiftçilerini, kahraman paşalarını ya da yosun kokulu balıkçılarının rol aldığı efsaneleri ise ne dinledi, ne de okudu.
İşte böyle bir kuşağın ülkenin geleceğini oluşturduğu bir Türkiye’de ger hece uyuyor ve her sabah uyanıyoruz.
***
Hayal kurmayan bir ülkenin hedefleri nasıl belirlenir, geleceği nasıl kaleme alınır?
Hayal kurma konusunda başarısız toplumlar kaybolmaya mahkûmdur dersem çok mu ağır kaçar? Varsın ağır olsun.
22 Temmuz’da seçimler yapılacak. Pazar sabahı uykusunu bölüp sandık başına geçen milyonlar geleceğinden ümitsiz seçmen listesinde kötünün iyisini arayacak. Büyük bir ihtimalle de bulamayacak. 23 Temmuz sabahı uyanacak 65 milyonluk Türkiye’nin yarısından fazlası çocukluğunda masal dinleyememiş, hayaller içinde bir uykuya dalmamış gençlerden oluşacak.
Birkaç sene geçecek, bir başka seçim ortamında yine benzer bir senaryo yaşanacak.
On ya da yirmi sene sonra ise vizyonsuz bu kuşak ülkeyi yönetmeye çalışacak.
Geçmişini merak etmeyen, geleceğini kurgulamayan bu ümitsiz kitle birkaç kuşak içerisinde yitip gidecek… kehanet o ki yerine daha beteri gelecek.
Günaydın Türkiye. Günaydın her sabah uykudan uyanır uyanmaz karşıma çıkan hazin tablo, günaydın kaybolan geleceğimiz. Günaydın her şeyin tek bir seçimle, hiçbir çaba sarf etmeden yeniden tepeden inme değişeceğini düşünen, gerçeklerin ne kadar aldatıcı olabileceğinin farkında olmayanlar.
***
Bu ülkeye ne lazım diye düşünüyorum da.. Sait Faik lazım, dirilsin de gelsin. Ama bir değil, birkaç tane. Siyaset nedir bilmeyen, oturup içen, hayal eden, daha fazla içen ve daha fazla hayal eden insanlar gerek bize. Bizim sorunumuz gerçeğin bataklığına boynumuza kadar batmak. Bu sebeple bırakalım bir günün kazancını düşünerek çırpınmayı da ülkenin geleceğini nasıl kurgularız onu tahayyül edelim. Zaten süslü püslü vaatleri önümüze koyan politikacılar bize geleceğin “gerçeği”ni sunuyor. Gerçekleri politikacılara bırakalım, bırakalım ki onlar kendi gerçeklerinde boğulsun. Biz düşünelim, biz hayal edelim.
ALINTI