^^A-Ülkü Ocakları^^ Mesaj Detayi Antoloji.com

Alan:   Grup:^^A-Ülkü Ocakları^^
Tarih: 26.10.2007 16:05
Konu: CHP'li Yıllar...

Bilirsiniz bazı 'muhalefet liderleri'nin alışkanlık haline getirdiği gibi; 'işkembe-i kübra'dan sallamam... Ne yazarsam, 'belgesi' vardır... Anlattığım 'olay'ın 'yer'i bellidir, 'tarih'i bellidir, 'şahit'leri bellidir! .. Buna özellikle dikkat ederim ki; bir 'iddia' ortaya attığımda, 'ispatlamayan şerefsizdir' gibi bir ithama maruz kalmayayım...

'Yer, tarih, kişi' ve 'belge'yi gözler önüne serer, hiç kimsenin 'gık' demesine fırsat vermem! ..
Bugün de öyle yapacağım... 'CHP'ye dair 2 olay' aktaracağım... Tabiî, 'yer, tarih, kişi ve belge'leriyle! .. 'Dünden-bugüne bir yolculuk' yapacağım ki; 'CHP mönülerinden beslenen' bazı yazarlar, 'Ama o zaman savaş zamanıydı' diyemesinler! ..
Malûm, öyle diyenler var! ...

'Midesindeki CHP mönüsü'nün karşılığını yazılarıyla ödemeye çalışanlar, 'Ama o zaman savaş zamanlarıydı... Elbette kıtlık ve yokluk olacak' diyorlar! ..
Tamam, o zamanlar 'savaş zamanları'ydı...
İyi ama, sormazlar mı adama;
'Şapka giymedi diye halka zulmetmek de mi savaşla ilgiliydi? '

“BU MİLLET YUNAN’I, ERMENİ’Yİ UNUTUR, CHP ZULMÜNÜ UNUTMAZ”

Efendim, elimde 'MHP'li Nevzat Kösoğlu' tarafından kaleme alınan ve 'Ötüken Neşriyat'tan çıkan 'Geçmiş Zaman Peşinde' adlı bir kitap var...
Sayın Nevzat Kösoğlu, 1940'lı yıllarda, bizzat kendisinin de şahit olduğu bir 'zulmü' anlatıyor! .. Evet, 'jandarmaların köylülere yaptıkları' ve kendilerinin de birer 'çocuk' olarak, bu zulmü 'tiyatro seyreder gibi' seyrettikleri zulmü! ..

Buyrun, Nevzat Kösoğlu'nun kitabının 225. ve 226. sayfalarından CHP'nin '1940'lı' yılları:
'Bizim kasabanın üç girişi vardır. Miriyolu tarafı, Kale dibinden Çoruh tarafı ve bizim gezi yolumuz Gombul tarafı... Cuma günleri çarşı çok kalabalık olurdu.
Bütün köyler, Cuma namazı için bu üç yoldan İspir'e girer, aynı zamanda alışverişini yaparlardı, yani, Cuma, İspir'in pazarı idi.

Dokuz yüz kırklı yıllarda -kaç yıl sürdü, hangi yıllardı hatırlamıyorum- İspir'in bu üç girişine tüfekli süngülü jandarmalar koyarlardı.
Jandarmalar, geçide gelen köylülerin başlarına sardıkları ne varsa çeker alır, yere atar ve hakaret ederlerdi.
Biz çocuklar genellikle ortaokulun boynundaki sırtın üstünde oturur, bu tiyatroyu keyifle izlerdik.
Milletin 'efendileri'nin jandarmaların itiş kakışları arasındaki zavallılıklarına, o ürkek, korkak, şaşkın hallerine bakar gülerdik. Burası sekiz yüz küsur istiklal madalyası olan İspir'di.'
(.......)

'Aklım biraz kesmeye başladığı zamanlarda, halkımızın niçin Yunan'ı, Ermeni'yi unuttuğu halde bazı şeyleri hiç unutmadığını anlamaya başladım.
Bu yaraları sarmak kolay olmadı; çok zaman aldı ve henüz bir hesabını yapan da çıkmadı, ama çook çok pahalıya mal oldu.

Köylülerin başlarına sardıklarının hiçbir üslûp birliği yoktu... Ortak tarafları fukaralığı simgelemeleriydi... Güneşten yahut soğuktan korunmak için her türden çeşit çeşit bezlerdi bunlar... Bir mendil, bir yağlık, bir şavata yahut bir berenin üstüne dolanmış yazma...
Yoksulluk kol geziyordu ve kimsenin şapka kanununu düşünecek hali yoktu.'

KATRANI ERİTSEN DE OLMAZ ŞEKER!

'Siyah' harflerle dizilmiş yukarıdaki paragraflar, 'CHP'li kara günleri' anlamaya herhalde yeterlidir! ..
Biliyorum, bazıları şöyle diyecek:
'İflas etmiş tüccar gibi, niye eski defterleri karıştırıyorsun? .. Yeni olaylar anlatsna! '
Tamam, anlatalım... Ama önce şu soruma cevap verin:
'Dünkü CHP zihniyeti, köylülerin başlarına musallat olup, onların başlarındaki mendil ve yağlıkları zorla çekip alırken, bugünkü CHP zihniyeti ondan farklı mı sanki?
Hele hatırlayın 1997'den sonraki zulümleri! .. Aynı zihniyet, 1997’den sonraki yıllarda da, aynı o köylülerin çocuklarının başındaki örtüleri zorla açtırmadı mı? '

Garip ve enteresan değil mi;
Kitabında '1940'lı yılların CHP'si'ni anlatan Nevzat Kösoğlu'nun partisi MHP, bugün aynı CHP ile koalisyon için 'flört' halinde! ..
Oysa, sayın Kösoğlu da gayet iyi bilir;
'Katranı eritsen de, olmaz şeker!
Cinsini sevdiklerim, cinsine çeker! '

KEFEN BEZİ BİLE YOKTU!

Bir zamanlar, 'Zam, zulüm, işkence, işte CHP' şeklinde bir 'slogan' vardı ve dillerden hiç düşmezdi.
Peki, bu 'slogan' nasıl yer etti hafızalarda, beyinlere nasıl kazındı? ..
Buna geçmeden önce, bir 'söz' aktarayım:
Denilir ki;
'Mermeri delen suyun gücü değil, damlaların sürekliliğidir! '
CHP'nin 'zam, zulüm, işkence'leri de aynen böyle! .. Yani, 'gelip geçici' değil, 'sürekli' olduğundan 'hafıza'lara kazınıyor ve unutmak mümkün olmuyor! ..
Hem, nasıl unutulur ki;

Bir ülkenin insanı ki; 'ölüsünü saracak kefen bezi' bile bulamamış ve 'Diyanet'ten fetva' istiyorsa, unutulur mu böyle kepazelik? ..
Buyrun, işte belgesi... Yıl, 20 Kasım 1942... Dönemin Diyanet İşleri Reisi M.Ş. Yaltkaya, kendilerine 'görüş' soran Taşköprü Müftülüğü'ne, '1747 No'lu yazı' ile cevap veriyor:
“Fevkal'ade vaziyet dolayısiyle cenaze tekfininde kefen bulmak güçlüğüne maruz kalanlar tarafından tekfinin mahiyeti ve asgari haddi Reisliğimizden sorulmaktadır.
Kefenden maksat setir olmakla zaruret ve yokluk zamanında meyyitin; yeni, eski, beyaz, renkli, pamuklu, yünlü, ketenli ve ipekli herhangi temiz bir bezle baştan ayağa kadar bir kat kefenlenmesi kâfi ve caiz olacağı Müşavere Hey'etinin 16/11/942 tarih ve 153 sayılı kararına atfen ve tamimen beyan olunur.”

Düşünebiliyor musunuz;
Bu ülkenin insanı, 'ölüsünü saracak kefen bezi'nden bile mahrumdur ve Diyanet de yol gösteriyor:
'Yeni, eski, beyaz, renkli, pamuklu, yünlü, ketenli ve ipekli herhangi temiz bir bezle, baştan ayağa kadar bir kat kefenlemeniz kâfidir! '
Tamam, kabul ediyorum, o yıllar 'yokluk yılları'ydı! .. Bırakın ölülere 'kefen' bulmayı, çocuklar bile 'donsuz' gezerlerdi! ..
Amma velâkin, 'köy'lere giden 'CHP müfettişleri'nin ayaklarında 'pantolon'ları, 'tozluk'ları ve başlarında 'fötr şapka'ları hiç eksik olmazdı! ..
Sizin anlayacağınız;

'Halk' perişan mı perişan, 'Halkçı'lar ise 'takım elbise'ler içindeydi! ..
Çünkü onlar, 'halkın efendileri'ydi! ..
Aynen, 'bugün' de olduğu gibi! ..
Hele bakın çevrenize! .. Nerede bir 'yalı', nerede bir 'villa' ve nerede bir “malikane” varsa, sorun bakın, sahibi mutlaka 'CHP'li'dir! ..
Herhalde biliyorsunuz; 'CHP'ye en çok oy çıkan' yerler 'Boğaz'daki yalılar' ve 'deniz kıyıları'dır! ..
CHP, işte böyle bir 'Halkçı'dır! ..
Bütün bunlardan sonra, bilmiyorum daha fazla söze hacet var mı? ..
'Durum'lar budur... 'Yorum'unu siz yapın! ..

HALK VE HALKÇI(!) LAR

İşte, 1940'lı yıllarda çekilen bir fotoğraf... İsmet İnönü'nün 'Şeflik Dönemi'ne ait bu fotoğrafta, Konya'nın Cihanbeyli halkı ile CHP parti müfettişi arasındaki fark ortaya çıkıyor. 'Halkla bir aradayız' mesajı verilmek için çekilen fotoğrafta CHP parti müfettişi, parti ilçe teşkilatı başkanı ve ilkokul öğretmeniyle Cihanbeyli halkı aynı karede... Ancak aralarında adeta uçurum gibi bir fark var. Anadan doğduğu gibi yaşayan çocuklar, altı-yedi yaşlarındalar, ama elbise yüzü görmemişler. Çıplak ayak... Her tarafı yırtık pırtık bir parça elbise... Çektiği onca acı ve yokluğa rağmen geleceğe ümitle bakan bir yüz... Ve kadınlar... Eski bir yelek İslâm'ın emrettiği şekilde bağlanmış bir yazma... Öte yanda, CHP parti müfettişi... İskarpin ayakkabı... Dize kadar çekilebilen, soğuktan gayet güzel koruyan kalın bir çorap... Kalın bir pantolon... Üzeri işlemeli el yapımı bir baston... Pahalı olduğu her halinden belli olan bir ceket... Ceketin altında ütülü bir gömlek... Kravat... Fötr şapka... Tıraşlı bir surat... CHP, işte bunun için iktidar yüzü göremiyor...

Sıra Baykal ve Bahçeli’de
Tayyip Bey'in Isparta'daki 'Hodri Meydan'ı, bugüne kadar söylediklerinin en önemlisi olsa gerek...
Kendisine güveniyor ki;

'Eğer tek başımıza iktidara gelemezsek, ben siyasî hayattan çekiliyorum! ' Diyor ve ardından ekliyor: 'Sayın Baykal sen tek başına iktidar olamazsan, siyasetten çekilecek misin? Sayın Bahçeli, sen tek başına iktidar olamazsan siyasetten çekilecek misin? '
Şimdi sıra, CHP ve MHP Genel Başkanları'nda... Madem 'tek başlarına geleceklerini' iddia ediyorlar, miting meydanlarından halka 'deklâre' etmeliler:

Bunu söylemedikleri takdirde, Tayyip Bey, 'hep önde' olmaya devam edecektir! .. Ama, şu da var: Baykal da, Bahçeli de böyle bir 'taahhüt'te bulunamazlar...
Çünkü, 'iktidar olmak' istemiyorlar! .. Özellikle de Baykal... Hem 'muhalefet'te kalmak, 'daha rahat' olsa gerek... Sonra 'iktidar'a geleceksin de ne olacak... Bu yaştan sonra 'icraat'la uğraşılır mı? ..
Değilse, bir 'hodri meydan' da onlardan bekliyoruz...

Hasan KARAKAYA