Gruplarınızı Görmek İçin Üye Girişi Yapın
Yani derinlere daldım, engine saldım.
Teşekkür ederim değerli hocam dost.
Anlamı bence büyük bir deneme...
Saygılar sunarım...
© Copyright Antoloji.Com 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Antoloji.Com'a aittir. Sitemizde yer alan şiirlerin telif hakları şairlerin kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Şu anda buradasınız:. Düşünce Atölyesi... Grup Üyeleri Sayfası
14 Ekim 2025 Salı - 19:13:15
Üçüncü Dil: Felsefe ve Şiirin Ortak Vatanı...
Sevgili Dostlar,
On kişilik ne güzel bir aile olduk... Bu yolculuğa çıkarken attığım ilk adımın, böylesine değerli on yol arkadaşıyla buluşacağını bilmek, inanın bana büyük bir mutluluk ve umut veriyor. İlk yazımıza gösterdiğiniz ilgi ve o güzel yorumlarınız için her birinize ayrı ayrı teşekkür ederim.
İlk yazımızda felsefe ve şiiri "aynı dağın iki patikası" olarak düşünmüştük birlikte. Şimdi izninizle, bu düşünceyi bir adım daha ileri taşımak, o iki patikanın da suyunu içtiği gizli pınara, o ortak vatanımıza doğru bir yolculuk teklif etmek istiyorum.
Aklıma şöyle bir düşünce geldi: Acaba felsefe ve şiir, sonradan ayrılmış iki kardeş olmadan önce, tek bir dil miydi? İnsanın varoluş karşısındaki hayretinin, şaşkınlığının ve merakının ilk sesi...
Belki de ona "Üçüncü Dil" diyebiliriz. Ne tam olarak mantığın katı kurallarına hapsolmuş, ne de sadece duygunun coşkun seline kapılmış bir dil. Ruhumuzun anadili...
Burada, Akçay'da bir şafak vaktinde, Kaz Dağları'nın eteklerinden Ege'nin sonsuz maviliğine bakarken içimizde kabaran o tarifsiz duygu, işte o Üçüncü Dil'dir. Henüz kelimelere dökülmemiştir. O anda "Bu anın güzelliği içindeki sonsuzluk hissi nedir?" diye sormaya başladığımızda filozofun patikasına adım atarız.
O anı, "Dağlar denize, deniz göğüme / Bir an için değer / Ömür olur" gibi bir imgeye döktüğümüzde ise şairin patikasına saparız.
Fakat görüyor musunuz, her ikisi de aynı başlangıç noktasından, o isimsiz, kelimesiz "his" ve "hayret" pınarından beslenir.
Filozof, bu Üçüncü Dil'i mantığın evrensel grameriyle tercüme etmeye çalışan titiz bir çevirmendir. Şair ise, aynı dili metaforların ve ritmin sihirli alfabesiyle tercüme eden bir kâhindir. Biri açıklamaya, diğeri hissettirmeye çalışır; ama ikisi de aynı hakikatin peşindedir.
Herakleitos'un "Aynı nehirde iki kez yıkanılmaz" sözü felsefe midir, şiir mi? Belki de ikisinden de ötedir. İşte o, Üçüncü Dil'de söylenmiş bir cümledir. Hem aklımıza bir kanunu fısıldar hem de ruhumuzda hayatın akışının ezgisini çalar.
Belki de on kişilik bu güzel dost meclisimizin asıl amacı, bu kayıp dili yeniden hatırlamaktır. Aramızdaki bu dostluk bağı da bu iki patikayı birleştiren ve bizi o pınarın başına götüren köprünün ta kendisidir.
Öyleyse gelin, paylaşımlarımızda sadece "Bu filozof ne demiş?" veya "Bu şair ne anlatmış?" diye sormayalım. Aynı zamanda kendimize, "Bu dizeler veya bu fikirler, benim içimdeki o isimsiz, o Üçüncü Dil'in hangi teline dokundu?" diye de soralım.
Dostlukla kurduğumuz bu köprüden hep birlikte geçmek, o anlam pınarından birlikte içmek umuduyla...
Hepinize en içten selam ve sevgilerimi gönderiyorum...
Hasan Belek
07 08 2025
Akçay
Sözcüklerin Ardındaki Hakikat: Felsefe ve Şiir Aynı Dağın İki Patikası Mıdır?
Değerli felsefe ve sanat dostları,
İnsan, var olduğu andan beri anlama ve anlamlandırma çabası içindedir. Gökyüzüne bakıp yıldızların sırrını, kendi içine dönüp varlığının amacını sorgular.
Bu kadim ve soylu arayış, kendini iki güçlü ifade biçiminde gösterir: Felsefe ve Şiir.
Peki, bu iki alan birbirine ne kadar yakın, ne kadar uzaktır?
Bir antoloji ve felsefe grubunun ilk yazısı olarak, bu temel soru üzerine birlikte düşünmeye ne dersiniz?
Felsefe: Aklın ve Mantığın Kılavuzluğu
Felsefe, hakikate giden yolda aklın ve mantığın meşalesini taşır. Kavramları titizlikle analiz eder, argümanlar inşa eder ve düşüncenin en sağlam temellerini arar. Bir filozof, gerçeği "nedir?"
sorusuyla soyutlar, onu parçalara ayırır, tanımlar ve evrensel yasalara ulaşmaya çalışır. Platon'un idealar dünyasından Kant'ın kategorik buyruğuna kadar felsefe, evreni anlaşılır kılmak için zihinsel bir yapı inşa etme sanatıdır. O, bir mimar titizliğiyle çalışır.
Şiir: Sezginin ve Duygunun Tercümanlığı
Şiir ise aynı hakikatin sezgisel ve duygusal patikasıdır. O, gerçeği tanımlamaya değil, onu hissettirmeye ve bir anlığına göstermeye çalışır. Bir şair, sözcüklerle resim çizer; bir metaforla en derin felsefi soruyu ete kemiğe büründürür, bir dizenin içine koskoca bir yaşam tecrübesini sığdırır.
Yunus Emre'nin bir şiirinde bütün bir tasavvuf felsefesini, Nâzım Hikmet'in dizelerinde ise toplumsal bir varoluş mücadelesini buluruz. Şair, bir tercüman gibi, ruhun dilini kelimelere döker.
Kesişim Noktası: Anlam Arayışı
Biri gerçeği soyutlayarak, diğeri ise onu somut bir imgede parlatarak sunar. Felsefe "güzellik nedir?" diye sorarken, şiir güzel bir günbatımını anlatarak o güzelliğin kendisini deneyimletir.
Ancak en nihayetinde, her ikisi de aynı dağın zirvesine, yani "anlam"a ulaşmaya çalışan iki farklı yolcudur. Her ikisi de dilin olanaklarını sonuna kadar kullanır ve insanı gündelik olanın ötesine taşımayı hedefler.
Bu grubun çatısı altında, bu iki patikayı birleştirebiliriz. Bir filozofun metnindeki şiirselliği ve bir şairin dizelerindeki felsefi derinliği keşfedebiliriz.
Sözü size bırakarak bitirelim: Sizin için felsefeye en çok yaklaşan şair veya en şiirsel filozof kimdir? Hangi dizeler veya metinler aklınız ile ruhunuzu aynı anda harekete geçirmiştir?
Felsefe ve sanatla dolu paylaşımlarda buluşmak dileğiyle.
Selam ve sevgilerle...