OSMAN DEMİRCAN GRİ ŞİİRLERİ

OSMAN DEMİRCAN GRİ ŞİİRLERİ

Osman Demircan

Gri metal levhanın üzerinde bedenim upuzun
Neşter acımasızlığında kadavra cesedim ben
Boynuma açılan yarıkla kesik tenim kırmızı
Derimi yüzen eldivenden dökülmektedir kanım

Vücudum donuk bakışların altında problemli
Dehşet dakikasında kaburgalarım açık oturum
İç organlarım ibret tablosu ressamsız resim
İnsanlar ten ve kemik değildir ruhumu kurtarın
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Hep şunu merak ederdim. Bir yazar, bir ressam, bir şair, bir ses sanatçısı bir araya gelse bir konu hakkında konuşsa ne olur acaba diye. Bugün NTV'de bir programa Elif Şafak ile Teoman katılmıştı ve Türkiye meseleleri hakkında düşünce beyan ediyorlardı. Türkiye tablosu yarım kalmış bir tablo gibidir. Bu yüzden herkes eline fırçasını almış, tuvalin sağını solunu boyayıp fırçalamakta. Her görüş kendi rengini tabloya daha çok katmak istemekte. Beyaz Türkler beyaz gül ağırlıklı, gri Türkler daha çok metal ağırlıklı, zenci Türkler ise daha çok siyah ağırlıklı bir tablo çizmekte. Anlayacağınız rengarenk bir tablo ortaya çıkacağına daha çok belli bir rengin yoğunluğu ortaya çıkmakta. Türkler renk savaşı vermekte.
Ses sanatçısı Teoman o kadar güzel tespitler yaptı ki şaşırdım kaldım. Dedi ki birini ikna etmek için mertliğin ve dürüstlüğün yetmediğini gördüm. Ben de karşımdakini ikna etmek için işi şakaya vurdum. Örneğin karşıdaki kişiye bir şey anlatmak istediğimde daha çok espri yollu anlatıyorum dedi. Böylelikle ikimiz de gerilmiyoruz. Evet Türkiye espri gücünü yitirdi. Nasrettin Hoca yetiştiren Türkiye daha çok asık suratlı, buna rağmen aynaya bakınca güleç bir yüz gören insanlar yetiştirdi. Bir de Teoman konuşurken bana hep uçurumları gösterdi. Uçurum karşısında insan acizdir ama kalkıp dağlarla boy ölçüşür. Türkiye’de önüne o kadar çok kırmızı halı serilmiş insan var ki bunların başkalarının uçurumundan haberdar olduklarını hiç sanmıyorum. Örneğin Türk milleti uçurum çiçeği gibi yaşarken, kendini kelebek sanan elit kesim bağlarda, bahçelerde güllerle hemhal etmekte. Elif Şafak çok hanım bir bayan. Saçlarını sümbül gibi dökmekte ve bir kelebek gibi gülmekte. Tespitlerine gelince ne şiş yansın ne kebap misali… Olaylara yaklaşımı daha çok bir kebapçı gibi. Sanki iflas etmekten korkan bir esnaf gibi itidalli konuşuyor. Oysa şunu hiç unutmuyorum. Tuna Kiremitçi bir yazısında hep yaramaz çocuklar sorunlu görünür ama dünyada bütün sorunları da yaramaz çocuklar çözer demişti. Çok dahice bir tespit…Elif Şafak daha çok sınıfın uslu ve çalışkan bir kızı gibi. Teoman’ın saçı dağınıkken Elif Şafak’ın saçları sümbül gibi. Bir ara şair ve yazar Ataol Behramoğlu’nun bir konuşmasına rastladım. Kendisini bir kelebek gibi güzel sayıyor. Ama bir kelebek çiçek olmasa bir hiçtir. Marksiz ve Leninist olduğunu söyledi. Ne büyük özgürlük. Acaba Marksiz olmak bir insan için yeterli miydi? Bir şairin bir şairi anlamaması ne yazık. Vladimir Vladimiroviç Mayakovski’yi iyi anlamasını beklerdim kendisinden. Ressam Bedri Baykam ise nasyonal sosyalist gibi konuştu bir programda. Türkiye’de solun yeniden yapılandırılmasına inandım Ressam Bedri Baykam’ın konuşmasından sonra. İnsanları fırçalayan bir sol istemiyorum şahsen. Şair İsmet Özel bir programda şairliğe has sivri dilini kullandı. Kendisine hiç katılmadığımı belirtmek isterim. Eğer Aleviler olmasaydı Türk Halk edebiyatından söz etmek mümkün olmayacaktı. Türkiye’de en özgün edebiyat da Türk Halk edebiyatıdır bu arada. Teoman’la karşılıklı oturup bir çay içmek isterdim. Kadın yazarlardan da Nuray Mert ile tanışmak çok isterdim. Ama bu mümkün değil. Olsun onların yaşıyor olması bile benim için bir mutluluktur.
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Teselli edemez beni ne gül yüzün ne de kokun.Ben artık bir yağmurun altında sırılsıklam oldum.Her şey gri ve donuk.Gözlerinin rengini hatırlayamıyorum artık.Seninle kaç kez göz göze geldiğimi unuttum.
Yollarıma döksen de binlerce çiçek, ben artık sana gelmekten yoruldum.Alın yazım üzerine kurduğum masallara inanmaktan usandım.Bu yüzden gözyaşlarınla beni kandıramazsın. Beni bana ait olmayan bir dünyayla avutamazsın.Git artık yolun açık olsun.Sevgilim dediklerin seni karşılasın.
Hatırlar mısın ellerinin resmini yapmıştım ve o resmi odamın en güzel köşesine asmıştım? Şimdi bütün duvarlarda kahır seslerin ile kapıyı üzerine çarpıp gidişinin gürültüsü yankılanır. O ellerin yüzüme ayrılığın acısını bir tokat gibi vururken, artık hiçbir parmak izin kalmayacaktı geride, beni ölüme mahkum eden bırakıp gidişinde. Hiçbir merdivende kalmayacaktı senden sonra bir katilin aşk adına bırakıp giderken ki yüzüne taktığı maske.
Teselli edemez beni ne yüzün ne gülüşün.Bilirim yanaklarında açan gülleri ve o güllerle beni kaç kez kandırdığını.Ben artık bir yağmurun altında sırılsıklam oldum.Seninle kaç kez göz göze geldiğimi unuttum.
Hatırlar mısın bir antikacıda toz içinde bırakılmış bir tablo bulmuştuk? Çerçevesi kırık bir tabloydu ve içi sarı çiçeklerle doluydu.Onu almıştık, evin en kasvetli yerine onu koymuştuk.
Sonra bana kızıp onu almıştın, pencereden dışarı fırlatmıştın.Geride cam kırıkları kalmıştı.Bir de dünyamı karanlığa çeviren hatıran kalmıştı.
Aşk adına kaç kez bunca aşağılanmaya katlanırdı bir insan. Sevmeye ihtiyacı varken, kaç kez bu ihtiyaçtan zar ağlardı da ölüme atlardı.
Hayat koca bir güle dönüşürdü de, yalnız ortada sevgi adına aşk adına yaşanacak bir şey kalmazdı.Senden geride beni teselli edecek bütün bahçeler tarumar oldu.Bu yüzden bu yürek seni unuttu.
..

Devamını Oku
Osman Demircan

Acı bir kova su. Başım dalıp çıkmakta içine. Nefesim gırtlağımdan çıkamamakta. Bir ölüm kalım savaşı başımın yazgısıdır. Başım bedenimin volkan ağzı. Beynim gri bir lav, gözlerim kor ve alev. Şimdi bu kafayla sana nasıl şarkı söyleyeyim? Sözlerim kasabalarını yakar, yaşadığına pişman olursun. Eğer benim sevgim sende olsa, dilini çiğnersin. Susmak adına, dudaklarını dikersin. Kırık kalbinin cam parçaları her gün göğsünü kanatsa da, yine de acını içinde saklar mısın? Gönlün bedeninde cehennem olsa, yüreğin sevginle o ateşi körüklese ne yaparsın? İşte acıyı anlatması kolay, yaşaması zordur. Sen hep parmağımdaki kuşsun. Ha uçtun ha uçacaksın. Seni sıksam ölürsün, seni avucuma alsam kanatların incinir. Sana sevgi adına bir gökyüzü sunarım. Sen ise ayak izlerini öptürürsün bana. Sen hep gökyüzüne bakarsın. Bu yüzden gözyaşlarımın döküldüğü yerleri görmezsin. Acı insanın yüreğinde kalır da sevgili çekip gider. Peki acı çeken yüreği sevgili tamir edemezse kim tamir eder? Acı bir deniz. Ben de acılar denizine uzanan bir liman. Dalgaların gelip beni yıkmaya çalışır. Her yıkıcı dalgan beni daha çok sırılsıklam aşık eder. Benim yüreğim ve varlığım sana doğru uzayıp giderken, sen daha bir hırçınlaşırsın. Ne gemilerin sığınır bana ne de suların yüreğimin yangınını söndürür.
Sen bir nisan yağmurusun. Hayatımın pencerelerini şöyle bir tıklatıp gidersin. Sen yüzümde korkuyla karışık bir gülücüksün. Yanımda oluşun beni mutlu ederken, ne zaman gideceksin korkusu dudaklarımda acı bir tebessüme dönüşür. Bu aşk sana yeni kapılar açarken, benim yüreğimi sürgüler. Sana yeni yollar açan bu aşk, bana tabuttan daha dar bir dünya bırakır. Yaşamaya doymadan, ölmeye giden genç bir idam mahkumu gibi aklıma taze otlar gelir. Ve seni düşündüğümde o çimenler ezilip gider. Her aşk geride bir şey bırakır. Bu aşk bana acı bırakır. Senin geride bıraktığın aşk, yüreğime can gibi yapışır. Aşkını yüreğimden çıkarsam ölürüm, içimde kalsa ey sevgili söyle buna can mı dayanır?
Sen hiç ölmeye yatmadığın için, bütün güllerin parklarda ve bahçelerde olduğunu sanırsın. Bilmezsin ki ey sevgili gülüşün hatıramda bir beyaz güldür. Sen giderken o beyaz güller, beyaz kefenim olmuştur.
Bilmezsin arka bahçelerde açan çiçekleri. Sen hep önüne bakıp gidersin. Ardında açan çiçekler, sen kokarken, yolundaki güller başkaları kokar. Senin tenin benim için çiçek tarhı iken, başkalarının teninde dudakların kendi bedeninin cenazesini taşır.
Acı senden bana kalan hatırandır. Seni düşünmek beynimde bataklıktır. Saplanırım senli düşüncelere. Kurtulamam seni düşünmekten. Ey sevgili senin vardığın nokta aşk cümlesinin sonu değildir. Sana seni bırakamam diyemem kendimi düşünmüş olurum. Ey sevgili senden vazgeçemezken, başkaları seni bırakır. Unutma gittiğin her yer sana tertemiz görünse de, o yerler başka bedenlerle süpürülmüştür. Ben toz toprak içindeysem hala, aşk bahçeme başka gül dikmediğim içindir.
..

Devamını Oku