MURAT TALİ GRİ ŞİİRLERİ

MURAT TALİ GRİ ŞİİRLERİ

Murat Tali

Yağmurla gelen bir günden binlerce selam olsun sana, yollarda sekerek geçen insanlar arasından geçtim, suların sellere dönmediği durgun bir şekilde yol kenarlarından aktığı derelerden geçtim, ayakkabımın üzerine sıçrayan su damlalarına baktım çiğ düşmüş yaprak misali göründüler birden. Sonra insanlara baktım, ellerinde şemsiyeler birbirlerine çarpmamak için –ki bazende çarpıyorlardı- dar kaldırımlarda hızlı ve çevik hareketlerde bir yerlere gitme telaşındaydılar, bu da nerden çıktı der gibi bakıyorlardı yağmura bazıları. Yol kenarına dizilmiş iki üç şemsiye satıcısıyla karşılaştım, aklıma çocukluğumdaki görüntüler geldi birden. O zamanlar yaşadığım mahallede yollarda asfalt yoktu, kaldırımlarına parke taşları döşenmemişti, her yağmur yağışında ortalığa onlarca, yüzlerce solucan çıkardı, kurbağalar sıçrardı arada bir sağdan soldan, sadece yağmur yağdığında çıkarlardı ya ben hep yağmurla beraber onlarında yağdığını düşünürdüm o vakitler, şimdide şemsiye satanlar için bunları düşünüyorum garip bir benzerlikleri var.

Yürümeye devam ettim, yol kenarında çıplak ağaçlar vardı. Aslına bakarsan daha ağaç olamamış iki metrenin biraz üzerinde ağaç fidanlarıydı. Yandan bakınca uzun bir orman gibi görünebilir diye düşündüm de olmadı çünkü yolun soluna ağaçların sağına parkeden araçlar yüzünden böyle görmek zor oldu. Ağaçlar arabaların renk çümbüşleri arasında kimliğini silikleştirip yitmişlerdi. Gerçi araya dikilen sokak lambalarının direkleri de ağaçların sürekliliğini engelliyorlardı ya arabalar daha çok detay yaratıyorlardı görüntüde.

Kamburu çıkıyor toprağın artık, üzerine örtülen bu kadar demir, bina, asfalt, arabalarla nereye kadar dayanır. Onunda yağmuru teninde hissetmeye ihtiyacı var diye düşündüm birden, sonra toprağın yağmurla ıslandığı coğrafyalar aklıma geldi gitmenin en güzel düş olduğunu hissettim nedense.

Gün pek o kadar aydınlık değil lakin yinede gecenin karanlık örtüsünü atmış üzerinden. Bulutların grimsi rengi görüntüyede işlemiş herşey grinin tonları şeklinde görünüyor, güneşin ışık kırılmalarıyla yansıttığı o renk cümbüşü –ki o da bir yanılsama- nedense bugün sadece gelip geçen arabaların renklerinde var. Doğa tamamen grinin tonlarına bürünmüş. Gri dedimde siyahla beyazın birleşmesinden ortaya çıkmış bir renk değil mi gri? Yani kararsızlıkların rengi oluyor bu durumda ne siyah ne beyaz. Olmadı biraz ondan biraz ondan ne kadar çok siyah o kadar koyu gri ne kadar beyaz o kadar açık gri. Yaşamımız gibi değil mi? Ne kadar çok sorun o kadar çok kara gün, ne kadar çok mutluluk o kadar aydınlık ve beyaz gün. Tercih hakkının bizde olduğunu düşününce aydınlık güzel günleri yaşamak elimizde dedim kendi kendime.

Yolda bitmek üzere bu arada anlatacak yol hikayesinin sonuna geldim artık az sonra şirketin kapısından içeri giriyor olacağım ve bitecek renklerin bu kavram kargaşası ve bir başka başlangıca yol alacağım. Kelimelerin içinden gelen aydınlık dostluğunu her daim sürdürmen dileğiyle. Günün aydın ve bol yağışlı olsun.
..

Devamını Oku
Murat Tali

İstanbul en deli günlerini yaşıyor sırılsıklam yağmurlar altında, gökyüzü kıskanıyor olsa gerek boğuyor içinde yaşayan herkesi.

An geliyor deli gibi dökülüyor üzerine sırılsıklam ediyor, an geliyor sarıyor ateşi ile yakıyor herbir teni. en kaçak sevişmelerin hüzünleri sarıyor yıldızlar altında yanan ışıkları.

Herkes kendini terkediyor yalnızlaşıyor sokaklarında birer birer. düşe kalka sabahlar oluyor kaldırım taşlarına serilen aşkların örtüleri.

Şimdi öksüz bir sevgilidir istanbul, üzerinde gri bulutlar, içinde susamış yürekler ile..
..

Devamını Oku
Murat Tali

Kendini arıyorsun diyelim. İlk bakacağın yer neresi olur? kitaplıkta olabilir misin? yazılan her bir sözde kendini çıkarttığın ve seni anlattığını düşündüğün paragraflar arasında, yok musun? ya dolabında hani o kadar kıyafet arasında saklanmış olabilir misin? siyah, beyaz, gri, mor, mavi hangi renktesin hangi askıda asılı kalmışsın apansız...

Pencereden dışarı sarkmış olabilir misin? kendinden kaçmak için dışarı atmıştın hani orada bir yerlerde görebildin mi kendini? Dinlediğin müzikte misin yoksa? bu parça beni anlatıyor dediğin... Peki o parça bittiğinde ne yapıyorsun bitiyor musun? yoksa başa sarıp hep seni anlatmasını mı dinliyorsun.

Kendini aramaya devam ediyor musun? şu televizyonda dönen kliplerde, dizilerde, haberlerde misin? renkli ve son hızla kayıp gidiyor musun resimler arasında.

Kendini KENDİNDE BULMAYI denedin mi hiç? Sahi ne istersin, ne bulursun kendinde. Vicdanın yakıyor mu tenini, gözlerin ateş haline dönüşüp boğuyor mu boğazını, gülümsemen sarıyor mu tüm varlığını. dokunabiliyor musun kendine en uzun ve en sessiz. izleyebiliyor musun adımlarını ve senden gidenleri.

Ne kadar kendindesin farkında mısın? Ne kadar sensin? Ne kadar SENi biliyorsun.

..

Devamını Oku
Murat Tali

Çığlık çığlığa siren sesleri arasındayım, dünya kıpırdamıyor. Ne düşünür o sedyede yatan, ya onun yanında ki çaresiz kalan. Ölüm ne kadar yakın değilmi dakikalardır sirenler çalıyor herşey durağan. Biran kendimi koydum o araca en çokta yüreğim sancıdı bir de düğüm düğüm olan boğazım. Gözlerime akıverdi sancısı yatanın. Fakat en çok yanında bekleyenin sancısı içimi acıttı. Anladım ki gitmek kadar kalmakta canını yakar insanın.

Halden anlamaz bir sancıdayım, giden de benim kalan da. Acıyan da benim acıtan da. Susan da benim konuşan da. Öyle bir haldeyim ki ölen de benim yaşayan da.

Gece gri bugün, puslu bir kasvet örtünmüş üzerine. Ölenlerin toplamı kadar sancı ekiyorum yüreğime hasadım tek bir papatya oluyor. Beyaz bir gülümseme ekliyorum akrep ile yelkovan arasına, zamAN SENsizlik oluyor, BENsizlik oluyor.

BEN en çokta ölümü bilirim kendimde. Kaç sancılı doğumum oldu, kaç kendimi terk edişim, kaç sessizliklerde yitişim, bakmayın cenazelerde gözyaşı dökmememe ben en çok içe ağlamayı beceririm. Yanıbaşımda sirenler, ortasında hasretlikler var. KalANların toplamı kadar gözyaşı biriktirdi bu gece gökyüzü. Sağanak bir yağmuru hak ediyor gece. bANa o yağmurda sırılsıklam olmak yakışır bu akşam.

Ve Bu gece yıldırım düştü yüreğime, sözcüklerim gökgürültüsü. Hüznüm yağmur….

..

Devamını Oku
Murat Tali

Geceyi gündüze
Siyahı beyaza
Soğuğu sıcağa
Kısayı uzuna
Ölümü yaşama bağladım

Arada
Tanyeri kızıllığı
Gri gökyüzü
Ilık nefesler
..

Devamını Oku
Murat Tali

Dünyanın en zengin adamı değilim fakat sevginin içinde binlerce mutluluk baloncuğu çıkartmayı öğrendim yaşarken. Mesela, hayatta var olan her şeyi sevmeyi biliyorum, tenimde dolaşan bir sinek bile benim için yaşamını devam ettirmesi gereken bir canlıdır.

Sevgiyle beslemeyi severim bana dair olan her şeyi. Gittiğim yerin önemi yoktur kaldığım yerinde öyle. Varlığımın olduğu tüm coğrafyaları mutlu kılmayı isterim her nefes alışımda.

Bazen Azrail olur içim haksızlıkları kaldırır ortadan siler temizler ortalığı bazen de bir kelebek olur konar gri taşların ortasına kavuniçi kanatlarım ile güzelleştiririm gündüzü.

Büyümek istemem hiç bir zaman, ruhum bir çocuk bahçesi tarafından ablukaya alınmıştır ilk günden beri. Üşümem, acıkmam, susamam, uyumam fakat yüreğim toktur ve sımsıcak tutar varoluşumu. Bu yüzden büyümedim, büyümek istemedim. Para, benim için gofret almak gibidir, bakkalı satın almayı hiç düşünmedim. Oldukça yedim olmadıkça verdim. Biliyordum ki vermeden almak terazinin dengesini bozar.

İlk adımlarımı kendime atmak için çıktığım yollardan hüsrana uğradım. İçim acıdı, gözlerim kurudu fakat ben sevmeyi bırakmadım yüreğimden. Fanusları camdan kıldım ki ellerim dokunmadığında gözlerim görsün dışarıdaki dünyayı diye. Yaprak seslerini duydum, rüzgarın müziğini, çimenlerin kokusunu, güneşin sıcaklığını ve çıktım fanustan yol beni kabul ederse ben hiçliğim ile teslim olmaya gitmek için AŞK'a.

..

Devamını Oku