“Aklımız ermeye başladığından beri başımız dertte
bizim…”
Ah o duvarlar…
Duvarlar hep üstüme gelir…
Umudun demirleri arasında kalmış yıkık, dökük duvarlar…
O, gözyaşı döken çocuk vardı…
Duvarların ardında…
Senin haberin yok, tozlu demirlerin arasında…
Başka kardeşlerin de var ağlayan…
Sen onları nereden bileceksin…
“Şimdi sessiz bir haykırış bizim sükûnetimiz…”
“Biriktirdim tüm umutları, yeşil şehirlerin, uçsuz bucaksız toprakların üzerinde…”
Gökyüzünün mavilikleri kadar sonsuz, bulutların hafifliği
kadar şeffaf hayallerim…
“Benden çok var” dediğini duyar gibiyim…
“Ben özgürlüğün çocuğuyum” diyordun…
Susulması gereken zamanda bağıranları biliyorum…
Haykırmak gerekirken de susanları…
Hem de gözlerini kısarak.
Elleri yüzünde, terini silmek için değil üstelik…
Ah o Filistinli çocuk…
Çok gece ağladı seninle.
Çok yürek gözyaşı döktü…
Sabahlarına zincir vurulmuşçasına…
Çok sabahı bekledik, göçmüş yarınlarımızın siyahında…
“Aynı akşamlarda büyük adamlar atlaslar üzerinde yer
seçerken üstelik…”
Aşamadım ben bu yarım kalmışlığımı…
Bu eksik kalan mücadelede…
Sen de gölgesinde kaldın tüm savaşların!
Uyuyan ümmet cephesinin yakınlarında…
Senin de gönlün yaralı, benim de…
Bu yerler uzak.
Dışında kaldın sen insanlık hastalığının…
Ahir zaman vebası bu!
Ağır geldi yeryüzüne merhamet.
Ağır geldi yüreklere şefkat!
Gözlerini kısarak kaçtı ümmet…
Yaklaşan yok gözyaşlarına.
Boğdular seni…
Seni de öldürdüler…
Umutları da…
“Dua silahımız kaderin sıcaklığıyla ısıttı hep yüreklerimizi…”
“Boğuldun sen.
Demir parmaklıklar ardındaki vicdanların körelmiş
gönül boşluğunda…”
Tüm aileni öldürdüler…
Sonra insanlığı öldürdüler.
Nice suskun icatçılar türedi…
Bir de ilimsiz hocalar.
İlimsiz fikir işçileri.
Yer işgaliyeti.
Her deyişte bocalar…
Dillerinde sana benzeyen çocuklar…
Ya onlar habersizdi senden!
Ya da İslam’dan habersiz ümmet…
Yürekteki gözyaşı görünmez.
Gözlerdeki yaş görünür.
İnsan bazen tüm fikirlere hükmetmek istiyor, bütün kötülükleri engellemek adına.
Sükût zamanı geçti derken, yüreğinden yaralanan yiğitler biliyorum…
Uzaklarda, birilerini kınayarak geçirdiğimiz zamanlarla
avunuyoruz.
“Hangi millet kaç savaş kazandı kınamayla?
Ve kaç çocuk uzak çöllerin ardındaki seslenişlere tutunabilir?”
İnsan bazen tüm akılları boş vermek istiyor, tüm zaman kayıplarını engellemek adına.
Gitmeli, duaların ardında saklanmış gönül topluluklarını
uyandırmaya şimdi…
Rüyadan uyanmalı…
Birçok beden, bir yürek olmalı…
Tüm yürekleri yumuşatmak adına, insan herkes adil olsun istiyor.
Kaç yüreğe duayla hükmedildi…
Oysa Yaratıcı'ya edilir dua…
Zalim gönüllere işler mi hiç dua?
“Kaç Müslüman ölü, sizin dininizde bir ölü eder bayım?"
Ah o duvarlar.
Benim de üstüme gelmeyin…
Cevap vermeye mecalim yok!
Yorgun artık tüm fikirler…
Çocukluğum yorgun!
Kayıt Tarihi : 2.6.2018 12:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
MAKAM-I AŞK KİTABINDAN...

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!