Günlerin kaydırağından inerken düze, bir çivi çakılır narin yüreğimize
Gerçekle düş arası bir yalnızlık torbasıdır gönlümüzdeki, kapılırız düşe
Sesler çoğalır içimizde, telaşla sorarız ‘günlerden ne’ diye takvimlere!
An hüzün, içimizdeki yalnızlık zilidir, çaldıkça gülümseriz yiten günlere
Hangi yanardağın artığı gönlümdeki dağlar, kuşların çığlığı var pencerede
Eskimiş pabuçlar gibi sevdalı gönlüm, hırçın sular akmıyor artık derelerde
Hangi mayısın çiçekleri ah göğsümdeki! Uğultuyla sevişiyor aşk yüreklerde
Uyan ruhumuzda asırlardır uyuyan insan, seni arıyoruz şu dar günlerimizde
Susadıkça aşka, terli imbiklerden geçirip seni ararım yitik mezralarda
Özgürlüğe ağıt yakar gelinlik bir kız, öfkeli kalabalıklar dağılır zılgıtlarla
Karanlığın giysisini ilikler aşk, ezgin gölgeleri çiğner bir adam uzaklarda
Kırgın seviler özleme sobelenir, kelepçe mahmuzları ışıldar zindanlarda
Alnımızdaki utkumuzu çalamaz haramiler, denizler dolacak bir gün millerle
Gözyaşının rengi gridir, bedelsiz sevinçlerimizi boyayamaz kimse renklerle
Bir gün batıdan doğacak güneş, Mevlana Yunus ile gelecek aşkın düğününe
Kucaklayacak tüm canlar birbirini, yeni hikâyeler yazılacak hayat günlüğüne
Kayıt Tarihi : 21.12.2015 16:06:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!