A yürüyen selvi boylu, mahrur gözlü dilber;
O büklümlü saçların ve narin hoş kokulu boynunun zevkinden çoktandır mahrumum...
Bilemezsin kışı-baharıma devşiren cennet-kokunu,
bilirim ölümsüz-düşlerime yattığım define gibi o gül bahçesini...
Sen;
Tanrı şaraplarından koca bir kadeh doldur,
ve sun aşk-a susayan viran dudaklarına...
Sun-ki;
bedenimde ayık bir tek damar kalmayana kadar kana kana içeyim,
doysun ruhum-tenim ve benliğim şarabına...
Ben;
Varımı yoğumu oradan buraya göçüp-gelen,
boz bulanık cehennem de, harap gönlüm bitap düşen,
vicdanı prangalanmamış sarhoşluklar doğuyor her bir zerrem...
A gönül kuşum; arıdır-durudur sana olan zürrem...
O sagır kulağına değmedi mi hiç sesim? ? ?
Lezzetinden haberi olmayan,
sevgi, seni-benden esirgemeye alan..! !
Yalvarmak yerine kaybetmeyi tercih eden,
dişi hırçın-kısrağım benim,
sen başıma gelmiş-geçmiş en güzel şeysin..! !
A mahrur gizli-kuşum açta kanatlarını gel,
gel-ki sensiz harap gönlüm aşk-ı aşk-a tapsın..! !
Kayıt Tarihi : 10.12.2014 19:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Sivas, ayaz geceler...
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!