Senin ışığın, güneşin cam kırıklarına vuran hali
Bulanık gözlere fazla, kör vicdanlara merhamet.
Karanlık alışmışsa aydınlığa, suç senin değil,
Yakan ateşi söndürmek isteyenlerin korkusudur bu…
Işık, kırılgan değil, sadece kıyıya vuran dalga gibi
Kumları ıslatır, kabukları parlatır
Deniz, kendi sesini susturamaz!
Bir ateş böceği misali, karanlığı deliyorsan eğer,
Yıldızların bile gizlediği sırları açığa çıkarıyorsan
Fısıldayanlar "Fazla parlıyor!" diye kızsa da,
Bil ki; gece, kendi utançlarından kara çalıyor.
Yakanı bırak, korkaklar gölge arasın
Sen, varoluşun meşalesini taşı!
Bir deniz feneri gibi dikilmişsen kayalıklara,
Fırtına ne kadar hırçın, dalga ne kadar hoyrat olursa olsun
Kaybolan gemilere yol gösteren sensin,
Körfezin ağzında yanan tek hakikat.
Kıskananlar, sis perdesini indirsin
Senin ışığın puslu haritaları yırtar!
Şehir, kristal avizelerle süslü salonlarda,
Göz kamaştıran ışıltıya methiyeler düzerken,
Bir mumun titreyişinden rahatsız olanlar
Karanlığı makyaj sanan süs delileri.
Lambaları söndürseler de,
Senin alevin kendi güneşini yaratır!
Sokak lambası gibi dimdik duruyorsan eğer,
Yolu aydınlattığın için taşlanıyorsan
Bırak yıkılsın duvarlar, çatlasın kör bakışlar,
Çünkü ışık, karanlığın dilini bilmez.
Gölgeler uzasın, sen yükseldikçe
Ufuk, bir daha batmayan güneşe gebe!
Senin ışığın başkalarının gözünü kamaştırıyorsa,
Sorun sende değil, gözlerini kısmayanlardadır.
Karanlık, aydınlığın varlığına küsebilir
Ama unutma:
Güneş, bulutlardan sorumlu değil!
Kayıt Tarihi : 3.4.2025 09:15:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!