fecrin dip noktasında aşk-ı nâlân kelebekler
yağmuru tutmuş puslu rüzgâr kadar yüklü zaman
zincirlerine balyoz indirirken mahşerin dört atlısı
uzayan gölgelerin kucağından havalanır
budala kargalar...
.....
derin çizgilere boyadığın ay sırması yüzünü
sır küpü aynalara asarken eskittin
askısından çıkarıp aldığın her bir elbise
köhne hüzünlerinden sana yadigâr...
giydiğin her ayakkabı günlerin ağırlığından
daha bir cüsseli...
yüz sürdüğün renklerin tonlaması gri siyahken
badanası tutmayan duvardır ruhun
akarsın ziyan zebil... oluğu kırık pınarlar gibi
yudumladığın acıların telvesi karışırken terine
kırık bir fincan sapına süzülür renksiz sessizliğin
ve terk edilmenin utancı...
her gün sokağın itilmişliğine bırakır
kendini…
göğe yükselen katedralin sivriliğince özgürdür
ışığın elvin dokunuşları...
en çok melekler gülümser
açılırken binlerce küçük pencere gözlerinden
yine de aldırmaz içindeki şahmeranın kıvrak çığlığı
sus! sus! ... dedikçe aklının melekeleri
dilinde doğrulur keskin uçlu kelimeler...
metruk şatoların yarasalarına benzer göğünün sim tutan yıldızları
metalik şarkıları yüreğine indiren…
dikenli takılara dolanan bileklerin, kızıl şafakların ulakçısı
gözyaşlarının tuzunu içen kırmızı rujlu dudağından
hep nedensiz dökülür
ölü serçeler...
salaş günlerin eteğinden sarkan zangoç
kuytu köşelerin kadim bekçisidir gotik yalnızlığın
soğuk sokaklarda ıslık çalan…
üşürken siyah ojeli ellerin...
(18/10/2011)
Ayşe UçarKayıt Tarihi : 17.11.2012 23:49:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
yine de aldırmaz içindeki şahmeranın kıvrak çığlığı
sus! sus! ... dedikçe aklının melekeleri
dilinde doğrulur keskin uçlu kelimeler... /
gözyaşlarının tuzunu içen kırmızı rujlu dudağından
hep nedensiz dökülür
ölü serçeler... /
TÜM YORUMLAR (1)