sıkı avuçlasaydı
dal yaprağı
yine
sonbahar olur muydu
Yapraklar dallara
baharı anlatıyormuş
dallar da yaprağa
dökülmeyi
taşın içindeki
kum gibiyim
yaşama çıkmam için
dalga bekliyorum
diyorlar ki
artık değdir kelimelerini
dudaklarına
onlar da yalnız büyümesin
senin gibi
kaç anahtarla
kilitlenir
bir çocuğun gözleri?
yıllardır açamıyorum!
...bir gün
yüzüme baktığında
işte buydu
bana şiirler yazan adam
demen için
senelerce şiirlerime gittim
şiirlerimde hep
Sunay Akının
gazoza ağzı değmeyen
öksüz çocukluğu vardı
Ölüm
Küçük bir çocuk gibi
Yapıştım bacaklarına
Belki
Bir sayfa eksik koparırsın diye
Kaç yaprak
ağaçlara uyup açtı
son baharda döküleceğini bilmeyerek
sürahinin mi hamaratlık
musluğu açan elin mi
Beydağı uyuyor
çocukken ağladığımda
gözlerimi
ona bıraktığımdan beri
gözlerimle değil
çocukluk penceremle baktığımdan
herkes
dışarda görünüyor
Bir dağ yığınıydı ellerin
Sonra
Toprağa damladı tane tane
Oysa çok severdim
Kumlardan kale yapıp
İçine seni koymayı
Kralıydın bütün kalelerimin
Şimdi
Ellerindir diye
Suluyorum toprağı
Belki yine kocaman olup
Sarılır ellerin baba
Acının Tonu
Her gün bir yaprağını koparıp
Acıları tat yaptı geceler içime
Uyurken giyinirdi bedenimi
Bütün tonları
Siz
Acının kaç tonu vardır bilir misiniz?
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta