09/12/2004 akşamı tv de bir habere rastladım. Haberde bir hiç uğruna başı tinere sokularak öldürülen genç bir adamın, yaşlı babasına cinayet zanlılarının mahkemeye çıkarken, şikayetçi oldular diye yaşlı adamı dövdükleri haberi verildi. Bastonlu ayakta zor duran yaşlı adam, oğlunu öldürenlerin şikayetinden vazgeçmezlerse, tüm ailenin kökünü kazıyacakları tehdidinde bulunduklarını, mahkeme salonuna girerken de kendine saldırıp dövdüklerini ağlayarak anlattı. Zanlı çıkarken kameralara bakıp, çekin çekin diye bağırıp, tehditler savurdu.
Gazetelerde ilkokul çocuklarının tecavüze uğradıkları, yapanın bunu herkese söylerim, adın çıkar korkutması ile tecavüzlere devam ettiği, etrafa ballandıra ballandıra anlattığı için tecavüzcü halkasının genişlediği, hatta orada bulunan ileri gelenlerin, okumuş etmiş, yaşlı başlı ev bark sahibi adamlarında katıldığı ve kızın bunalıma girmesi üzerine olayın meydana çıktığı haberi vardı.
Empati yani kişinin kendisini başkasının yerine koymasını bu olaylarda düşünürsek.
Bakıp büyüttüğün fidan gibi oğlunu başını tinere sokup yok yere öldürüyorlar, yaşın gelmiş seksene öksüz torunlarına mı bakacaksın, gelinini mi koruyacaksın, oğlunun acısına mı dayanacaksın.
12 yaşında küçük bir kızsın,birinin tecavüzüne uğruyorsun, tecavüzcü sayısı her geçen gün artarak tam 2 yıl sürüyor. Her okul çıkışında, annen her bakkala yollayışında bu iğrençliği yaşıyorsun ve 14 yaşına gelip, kafayı yiyince olay ortaya çıkıyor. Kimsesizsin bir tek cahil bir anacığın var annenin öldürülme korkusu, dedikodu korkusu ve 2 yıl süren bu iğrenç işkence.
Mağdurların çoğunluğunun ortak yanı, kalabalık aileleri olmayışı, dar gelirli olmaları çocuk veya kimsesiz olmaları. Suçluların çoğunun ortak özellikleri güçlü, paralı, mafya örgütü benzeri davranış sergilemeleri. Özet kaba gücü veya parası olan bunlara sahip olmayanı yok ediyor.
İşin en kötü tarafı bunları her gün duya duya, izleye izleye, okuya okuya normal olay gibi kanıksamaya başladık. Diğer bir deyişle adam sendeciliğimiz, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın felsefemiz, çaresizliğimiz tepkisizlik sınırını geçmemize, daha da kötüsü her gün artan bu vahşeti normal görmemize sebep oldu. Peki ne yapabilirdik, cıyak cıyak bağıran vicdanlarımızı bastırmak için. Dedikoduyu bırakabilirdik, bu tür haberlerde olayı kınayan maillerle telefonlarla protesto sağınağı oluşturabilirdik. Yada mahkemeleri görülürken dışarıda bekler, çekin çekin diye kabadayılık taslayan katili ALLAH BELANI VERSİN KATİL diye yuhalıyabilirdik. Acaba bu kadar küstah olabilir miydi?
Televizyonda sözüm ona sanatçılardan bazıları ben aşiret çocuğuyum cümleleri kullanıyor, başka sanatçılarla tartışırken. Neden bu sözü söylüyorlar. Ayağını denk al kafamı bozarsan 3000 kişilik ordu ailemle canını okurum demek istiyorlar. Bunlarda gençlerin beğendiği örnek aldığı sanatçılar. Hukukun işlemesinin, toplum vicdanıyla beraber gittiği bir gerçek.
Bu arada bir ölüm haberi vermek istiyorum. Toplum vicdanımız, insanlığımız idam edildi hem de çok uzun bir süre önce, kokuşmaya başlayan ceset ikindi namazını müteaakip yüreklerimizden kaldırılacak. İmam soracak adı insan, soyadı vicdanı nasıl bilirdiniz. Her birimiz şaşıracağız, bu kim tanımıyoruz, ne diyelim diye susacağız. Beklemekten yorulan imam seslenecek GÖMÜN GİTSİN!
Not: Şiir değil, düz yazı astığım için özür dilerim. Herhalde vicdanım birazcık sussun istedim.
Saygılarımla
Kayıt Tarihi : 10.12.2004 16:59:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Aynur Baydar](https://www.antoloji.com/i/siir/2004/12/10/gomun-gitsin.jpg)
Duyarlılığın için teşekkürler.
Barış Aluk.
Turhan Toy
TÜM YORUMLAR (5)