“bu mektubun ne bir tarihi olacak sağ üst köşesinde
ne de yazanın kalyona benzer imzası, sol alt köşede
bu mektup belki hiç yazılmamış ama mutlaka okunmuş olacak…”
*
sabahtan akşama mahmur, akşamdan sabaha sarhoş dolaşırken
 
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili. O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gelir  ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...  
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
Devamını Oku
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında.
Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...




bir hikaye yi şiirselliştererek anlatmak emel ve ustalık ister bunu en güzel başaran kalem sizi okudukca ufkum genişliyor
kaleminiz susnmazın çok güzel paylaşımlarınızla bize örnekolmauya devam ediniz
Doğumdan bugüne kadar yaşanan hayat macerası bir mektup değil midir zaten. Aynanın karşısına geçince, zarftan çıkarılıp okunmaya başlanır adeta. Yaşanmışlıklar, hayaller, ümitler, üzüntüler, hepsi satır satır gelir geçer gözlerimizin önünden. Bir tebessüm yeter, bu mektuba imza için. kaleminizi içtenlikle ve tam puanımla kutlarım. Listeme aldım
Doğumdan bugüne kadar yaşanan hayat macerası bir mektup değil midir zaten. Aynanın karşısına geçince, zarftan çıkarılıp okunmaya başlanır adeta. Yaşanmışlıklar, hayaller, ümitler, üzüntüler, hepsi satır satır gelir geçer gözlerimizin önünden. Bir tebessüm yeter, bu mektuba imza için. kaleminizi içtenlikle ve tam puanımla kutlarım. Listeme aldım.
Beğeni ile okuduğum duygu ve anlam yüklü güzel şiirini ve o güzel şair yüreğini tebrik ediyorum .
Pek çok söylenmemiş duygular yazılmış ama gönderilmemiş mektuplarda saklıdır gönülden kutlarım kaleminize sağlık
Mesut Özbek
An gelir uzaklara doğru bakakalır insan. Duygulanır.
Eski yaşadıkları geçer gözlerinin önünden bir film şeridi gibi.. İçinden geçenlere tebessüm eder kendince…
Şu an karşımda Seyhan Nehri. Güneş öyle güzel vuruyor ki suya.. İnsanlar taş köprüden geçiyor. Yaşlılar güneşi sırtına yüklemiş gidiyor.
Çok uzaklara bakıyorum. Toros Dağlarına.. Yine kar yağmış geceden…
Bir mektup geliyor gölgesiz ses gibi derinden
“Bir gülümsemen yeter” diyor usta
Okudukça okuyorum kalbim çıkacak gibi oluyor yerinden…
Geçmiş ile bu gün iç içe geçmiş. umutlar köşe başında sanki hiç eskimemiş.“bu mektubun bir tarihi olacak sağ üst köşesinde
yazanın kalyona benzer imzası da, sol alt köşede
ve bu mektup mutlaka yazılmış ama belki hiç okunmamış olacak…”
Kalem yazmışsa okunmuştur sayın Çeştepe, okunmamış olsa bile keşkeler kalmamıştır yazdıran gönülde kutlarım..Sevgi saygı size. tam puanımla antolojime aldım izninizle.
mektuplar, mektuplar, ah o postacıyı beklemek yokmu yorar yürekleri ,,kutladım
“bu mektubun bir tarihi olacak sağ üst köşesinde
yazanın kalyona benzer imzası da, sol alt köşede
ve bu mektup mutlaka yazılmış ama belki hiç okunmamış olacak…”
Her zamanki gibi güzel bir şiir okuttunuz bize. Nedense ben sizin şiirlerinizi okurken hep bir hikayanin içinde buluyorum kendimi çok eski zamanlara dönüyorum.Yine güzeldi.Çok güzeldi gönül dostu.Siz hep yazın...
İnsanlar da öyle. Bir mektup gibi. Okunduklarının farkında olmadan ya da tersi...
Bazen de okuduklarını sanan...Aslında okunan..
Şiirleriniz... Çok hoş. Hayalle gerçeğin harika dansı gibi.
Teşekkürler...
Bu şiir ile ilgili 110 tane yorum bulunmakta