Sanma ki unuttum seni,
her nefeste adını çağırıyor deniz.
Akçay’ın tuz kokan rüzgârı,
göğsümde taşıdığım gizli mühür gibi
hükmünü sürüyor hâlâ.
Geceyi uyutmak istedim,
ama yıldızlar inadına
seninle parladı.
Yalnızlığın kıyısında kurduğum çadır
çöktü kalbimin üzerine,
Kaz Dağı’ndan inen sis
yine senin yüzün oldu.
Ben kaçtıkça
bir dalga peşimden koşuyor,
bir çınar gövdesi önümde dikiliyor,
ve hepsinin kökünde,
yaprağında,
çığlığında sen varsın.
Anladım, bu yol bitmez,
gitmek yok, dönmek yok,
yalnızca sende kalmak var.
Kimi zaman yaramsın,
kanatıyorsun en derin yerimi.
Kimi zaman derman,
bir tek nefesinle iyileştiriyorsun beni.
Ey gönlüme hükmeden ses,
ben senin mahkûmunum.
Bir sal gibi ittim geçmişi denize
ama rüzgârın beni
hep sana getirdi.
Şimdi soruyorum kendime:
sen neyimsin?
Bir yıldız mı,
bir dua mı,
yoksa yazgımın kalbine kazınmış
ebedî mühür müsün?
Ve cevabı yine rüzgâr veriyor:
“Senin yolun ondadır,
senin ruhun ondadır,
senin yarınların ondadır...''
Hasan Belek
16 Eylül 25
Paris
Kayıt Tarihi : 16.9.2025 12:30:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
saygılar sunarım ??
TÜM YORUMLAR (1)