Ömür gelip geçerken
Seher vaktine değer yalnızlığımız
Gün daha yalnız,
Gökyüzü daha mavidir.
Bir zaman sonra;
Ayın şavkı vurur yamaçlarımıza.
Gökyüzü kızıllaşır.
..
Dolu dolu oldu gözlerim ömrümün yarısın da
ağlayamamak acı veriyor yara oldu kalbim de
gençlik yılları akıp geçti anlamadan alıp gitti
tahta misali oldu bedenim ellerim yardan vazgeçti
gökyüzü ile buluşur gibi gözlerim bulutlara ulaştı
bir damla akmadı dolu dolu oldum yüreğim fenalaştı
kapalı gökyüzü gibi gözlerim karardı ve sonradan sarardı
..
Duslerimin gercegi, anasi,atasi,sevgilisi.
Parlayan gunesi,ayi ve yildiziyla
Mavi kubbem, bulutlarinla bizi korur.
Gunesinle isitirsin.
Bulutlarinla toprak anaya golge.
Ihtiyaci oldugunda yagmur.
..
……………………………………………….
………………………………………………..
Ve sen, ey gökyüzü... ayamı sana çevirdim
İçindeki her şeyi ebediyet çukuruna terk edip
Senden gelir aydınlığın ve karanlığın en zifirî sesi
Ve senin bulutlarının içindedir ölümsüzlük ensesi
..
Anlamıştım onu benden böyle ayıracaklarını,
Kelebekler gibi çırpındım, bir türlü inanmadı,
Gökyüzü pırıl pırılken aniden şimşekler çaktı,
Anlamıştım onu benden böyle ayıracaklarını,
Kelebekler gibi çırpındım, bir türlü inanmadı...
..
Bütün tanrılara sordum bilemediler,
Neydi uçup giden avuçlarımdan?
Gökyüzü kapkara bir maviydi,
Anılar süzülüp giden gözyaşları.
Biliyordum bana düşen dünden
Yüreğimdeki aşkı unutmaktı
..
Bakıyorum karşıma bir akşamüstü, şehrin tepesinden. Karşımda işte şimdi, savunmasız ve saklı haliyle. Bir semt, bir mekân, birkaç insandan ibaret değil bu kez. Koca bir yer var gözlerimin önünde ve koca bir gökyüzü var, şekillenen düşüncelerimle. Güneş mesaisini tamamlamış, mutlu mesut inzivaya çekmiş kendini. Dağların ardında, yarınki hazırlığını yapacak. Aldığı emir ile coşkuyla yarın yine tüm ışıklarıyla göz kamaştıracak. Ardında renkler bırakmış. Pembe, mor, beyaz, yeşil, gri, mavi ve gece mavisi. Mevsimde yaz malum ve en sıcak günlerinden biri bugün. Belli ki bulutlarda bugün izinli. Şehirden çıkıyorum göğe doğru. Bir iki üç… Yıldızlar tek tek gösteriyor kendini daha kararmadan gökyüzü. Kimi yakında, kendinden emin ve parlak, kimi de uzakta biraz çekimser ama çatlak. Yarım kalmış ay bugün ama memnun halinden. Tam şehrin üstünde, bulutsuz bir günde kapmış çünkü başrolü.
Siliyorum şehri tablodan, sonsuz gökyüzündeyim bir an. Berrak, temiz, huzurlu tamamı ve ben içindeyim işte. Gözüm kayıyor bir yıldızla birlikte ve aşağıya şehre doğru iniyorum yeniden. Işıklar şenlenmeye başlamış bile. Zaten hareket halindeki şehir biraz daha canlanmış. Günün getirdikleri bir yana bırakılmak üzere çekiliyor insanlar sığınaklarına. Bakıyorum ve görüyorum bir bir herkesi.
Şu evde bir çocuk ağlıyor, anne babası kavga ediyorken diğer odada. Bak sağdaki evden kahkahalar yükseliyor, belli ki hoş bir sohbet var. Soldaki tabutu gördün mü ve başında ağlayanları, Allah günahlarını affetsin, iyi bilinirdi mutlaka. Kavga ediyorlar bak şu sokakta, kim bilir ne saçmadır sebep, bilseler kavga boşuna. Tepinenleri görüyor musun öte yanda, vur patlasın çal oynasın, var mı ötesi şimdi size göre. Kim bilir belki bir düğün belki değişiklik amaç işte. Âşıkları görüyor musun, bankı mesken bilmişler; belli ki kaçamak bunlar doyamıyorlar birbirlerine el ele, göz göze, sarmaş dolaşlar. Aaaa bir bebek ağlıyor, yeni gelmiş dünyaya. Biraz ürkek ve şaşkın tabii. Ağlama güzel bebek hoş geldin aramıza. Ah canım bak mesaisi bitmemiş, evde olmayı hayal ediyor bak. Üzülme dostum bu geçicidir bu çalışmak.
Ve daha niceleri. Ne olaylar yaşanıyor şimdi an an. Bazısı hiç unutamam dediğimiz, bazısı da değerini bilmediğimiz anlar eskitiliyor. Ölenler doğanlar, kazalar düğünler, savaşlar barışlar, kahkaha ve gözyaşları yükseliyor göğe doğru. Birinin eli göğe uzanmış aman diliyor, biri unutmuş nedenini amaan diyor. Kötüler iyiler, yeniler eskiler, komediler ve trajediler. Bazısı da arada kalmış trajik komikler ve birde bugünü unutup, geçmişi geleceğe çarpıp hesap edenler.
Çıkmıyorum da şehirden, göğe bakıyorum yeniden ve bu kez bütünü alıyorum karşıma. Rüzgâr esiyor ılık ılık ve şükrediyorum. İşte bütün benim. Ve bütünün içindeyim.
Gülçin Arslanbaş
..
Gökyüzü bugün anlatıyor muydu seni, kokusu sert, içindeki ızdırabı barındırıyor.
Kemiklerinin ruhunda arındırıp kıcırdaması, sesi duyuluyordu ta derinden.
Ya dün geceyi unutur mu, kalbim seni...
Sen dökmeden, toplayıp sevebilmektir. Kırmadan onarmaktır.
Yeniden diriltiyor beni, içindeki sevgi alevi.
Yüceltiyordu sevginin derinliklerini.
Kitapsiz, hesapsiz ve sevebilmektir seni.
..
Rüzgar var mı orada, saçlarını savuruyorlar mı
Duman duman mı dağlar; sen, ben gibi efkarlı mı
Bulut bulut mu gökyüzü, güzel gözlerin ağlamaklı mı
Senin de yüreğinde fırtınalar kopuyor mu
Kapattım gözlerimi gözlerinde
Öpüşün sımsıcak yanaklarımda
..
Kimsenin görmediği bir rüyadan uyanıp
Kimsenin duymadığı bir rüzgarı dinle
Alıp başını uzaklara git
Sen sana nasıl bakarsan öyle görsün gözlerin
Kimsenin duymadığı bir tebessümle gül
Yanına ekmek ve tuz almadan
Ve sigara ve çay olmadan bir orman kuytusunda esrarengiz
..
devamı yok devamsızlığımızın
olmaması gibi sonu gidişlerinin
bana bıraktığın gökyüzü sevdalı akşama
sıradışı ölümdür bir şaire yakışan
o sana bıraktığımdır sabahlı yerli yersiz
saklanarak şarkı söylemektir aşk bulutlara
..
Kapıyı örtmeyin
Penceremden ak güvercinler girsin
Mavi gökyüzü odama girsin
Ne olur çocuklar dolsun balkonuma
..
Düşen bir ıssızlık
koşan yağmurlar
bulutlar ellerinde sen gülümsediğinde
kendine ait içinden gelen herbir yaşam
rengi soluk çiçekler topladık düşlerde açmış
su rengi bir ölümsün sen hüznü mutluluğundan taşan
kelime ve kelebekler uçup gittiklerinde konacakları yer
..
Yeşil giymiş eteklerini doğa
Yüzüyor elbisesiyle suyun içinde.
Yüzdükçe dalgalar vuruyor gökyüzüne.
Boyanır birden gökyüzü maviye.
Karadeniz ayrılmaz bir ikilidir.
Et ile kemik gibi bir bütündür.
..
Çırılçıplak gelmeliyim sana,
Bedenimi arıtırken yalnızlığımdan.
Mavi olmalı gökyüzü ama;
Bir çığlık yükselmeli, gökyüzü renginde,
Bedeninden…
Ve üşüyen seni ısıtacak olan,
..
Yağmurun bugün sakil bir hali var
Zaten bütün sersemlikler beni bulur
Tam huzur bulmuşken yüreğim
Gökyüzü bile kudurur
Ulan hep mi sırılsıklam bu şehir
Hep mi taşmaya teşne bu nehir
..
İstanbul'da bir akşamüstü istiklaldeyim
Gökyüzü ağlıyor severek ayrılanlar için
El ele aşıklar geçiyor yanımdan
Aldırmıyorlar yağmura
Islanıyorlar doyasıya
İçim ürperiyor üşüyorum
Gözyaşlarım karışıyor rüzgara
..
Özü sözlü, sözü özlü,
Gökyüzü, yeryüzü,
...
Mâşeri laşuurdan başlayınca bahsetmeye,
Oradan artık bir aleme,
Bahis mevzuu olduğu yerde,
Nasıl olursa olsun bu genişleme,
..
Ayaklarımın altına sersin yollar,
İlahi güllerin tüm maviliği,
Secde etsin aşılan aşılmayan tüm dağlar,
Ben benimle ala gözlü şaha gidiyorum.
Yarılsın dağlar inleten adımlarımla,
Kesilsin gökyüzü nün tüm yağmurları,
..
Yine sensizliği gösterir bozuk saatim
Gökyüzü bulutsuz ve yine sakin
Adını tonlayan onca rüzgar var
Söyle hangisi şait?
Korkularım geleceğe değil
..