ey gökteki hilal
çehrene müptela olan gecenin gizemleri
çağlayıp dursun
yüzümü bir kuş tüyü yumuşaklığında okşasın rüzgar
sonra gözlerimin feri tutuşsun birden
aşkınla yanmaya alışmış bir de bu ten
cemalinle göğsümü inşirah ettirensin
arşın ırmaklarından parlayıp akan
kızıl ufuklara inen düş sensin
kaç aydınlık sığar senden ömrümün sığ sularına
kavrulur alevlenir bu mecnun ay yüzünle
sineme aşkın tenezzül buyursun
ilham veren nurunla nurlanayım
rengi solmaz kokusu tükenmez
her nefes kadar mukaddes
fecrin çizgisinde saklanan ses
kulağıma fısıldanan müjde sensin
benim de bir yanım yetim
bir yanım öksüz…
içimdeki viraneden yükselen nidayı duyuyor musun
aç önüme artık göklerin sefasını
zeminlere sığmayan arzularla ısıt beni
bu gece şafağa değin seninleyim
yağmur yağsın üstüme çise çise
altın zerreleriyle mühürlenmiş
alnıma ince ince ay taneleri değsin
en tenha köşelerine kalbimin
en parlak yıldızları bile perdeler ışığın
bir tek bu sinede inziva bulur
bir nefes kadar yakın olmak isterim sana
peygamber miracına benzer
tüm ihtişamın ruhumun pusunda
ne olur göklerin sırrını bana da söyle
redfer
İlyas KaplanKayıt Tarihi : 18.11.2021 14:02:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!