Sen Bir Yalnız Adam
Binlerce yılda yüzbinlerce kahraman çıkardı bu millet. Bu millet, bu bayrak, bu toprak, bu namus, bu din, bu örf bu adet, bu fikir için şehid düşmüş, yaralanmış gazi olmuş yüzbinlerce kahramandan birisin sen. Oğuz'dan Alparslan'a, Mete'den Sancar'a,Ertuğrul'a, Osman'dan Mehmet'e, Süleyman'dan Kınalı Hasan'a, Şefik 14'ten Şefik 15'e, Kazım'lar, Mustafa'lar, Kılıç'lar, Çağrı'lar, Tuğrul'lar, Seyyid'ler, Gaffar'lar, Cengiz Topel'lerden birisin sen.
Binlerce, yüzbinlerce parçadan teşekkül etmiş ve patlaması elzem bir bombanın pimiydin sen. Yıllar boyu cepheden cepheye koşmuş, toprakta, çamurda, karda yatmış, uyumuş... Bıkmamış, usanmamış, teslim olmamış bir adamdın sen.
Mehmetler, seninle, Karabekir paşayla anladılar ne kadar çok ve güçlü olduklarını... Kabardı yeleleri, bilendi süngüleri, göğüslerinde imanın gücü, dillerinde tekbir, bir emirle ölüme gittiler Savaşmaya değil.... Önlerinde sen ve arkadaşların... Vurdular sayende, vurdular sayenizde... Vurdular, vurdular, vurdular düşmana... Kimini toprağa gömdüler, kimini denize sürdüler... Kendileri düştü analarının mümbit memlerine gömülür gibi toprağa, ordan arşa yükseldiler, Peygamber kucağına... Kalanlar o mübarek ellerini açtılar ALLAHa, şükrettiler, hamd ettiler, gazilikle şereflendiler, şereflendirdiler soylarını...
O mübarek ellerde yükseldin, seni seçtiler... Ata dediler, şereflendirdiler.
Sen de hep, milletim dedin, inasnım, toprağım, bayrağım dedin. Kimseyi ayırmadın. "Bir" olalım, "Birlik" olalım istedin. Sadece "OLAN" değil, ne mutlu "DİYENE" dedin... Anlamadık, anlamadılar adam seni.
sigarasını yürek yangınında yakardı babam/
ayakları kül bir anka kuşu misali/
iki kere yunan işgal etmiş memleketini/
İstanbul'dan seyre dalardı babam...
Nasıl da takılıyorsun her şiirin saçlarına, her dizenin sonunda nokta sensin, üç tane yan yana...
Şiirlerinin sonunu özledim, bir tutam ak saçını, sıcacık bir bardak çayını, sağ yanağındaki gamzeni, "kırmızı gülün ali var" da sesini, odalara sinen kokunu...
Anlayacağın Pero, sen kalem ben kağıt.
Sen bitik, ben yırtık..
Senin ayakların ne güzel çocuk.
Yanağındaki al, elbisendeki gül...
Parmaklarının boğumundadır huzur,
Söyle hangi şarkı seni söyler,
Hangi şiir yazar?
Söyle çocuk!
İster kulakta çınlasın ister kağıtta yazsın, anamız da babamız da gardaşımız da "SÖZ"dür.
Söz, bizde "ÖZ"dür.
Doğru edersek sevabımız, hata eder isek günahımızdır.
Dingin iken yelimiz, yangın iken "KÖZ"ümüzdür.
Gökhan Şefik Erkurt 31.01.2017
yollar sana çıksa,
ayaklarım yara bere içinde koşsam sana...
bir söğüdün gölgesi gibi uzansam hatıralarının altına, gün doğmuş-batmış, umurumda olmasa...
kaldığımız yerden devam edip,
beraber kalem tutsak,
şiirleşsek...
Uzakta olman önemli değil, bak "yan yana" yazılırken ayrı, bitişik yazılıyor "apayrı".....
P.'ye!
Yazacak ne kaldı ki Perihan? Yoksun. İşin özeti de bu uzuncası da...
Ne bir durakta bekleyebilirim seni ne de vapur iskelesinde.
Ne çekinerek bakabilirim pencerene ne de ürkebilirim ağabeylerinden.
Ne Üsküdar eskisi kadar güzel ne de Fatih edepli...
Bırak okşamayı, görmek ihtimali dahi yok gece saçlarını bir daha, bir daha...
Yazacak ne kaldı ki Perihan senden sonra? Şöyle hüzünle karışık...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!