İşte bu duyğularla,
ömrüme işlemiş bu sızılarla
gidiyorum yanından som defa...
çünkü;
uzatılan mesafeler,
kısalan bulanık düşler
kelimelerin sihirli dünyasında seninle yolculuk etmek hayatın yüzüne yansıyan güzelliğini keşvetmek için sana uzanan sınırsız cümleler kurmaya hazır bir adamdan bekleyebileceğin herşeyimle sana uzanıyor düşlerim...
Önümüzde bir sokak var ardımızda bir tarih ve tarihin içinde mitoloji var...
Mitolojinin içinde sen varsın bütün gizemli yaşamınla.....
Hayallerine dokunabilmek için ellerim sana bir düş kadar yakın...
Bakıpta göremediğim yerden,bir zamanlar yaşadığım yerde hayat bulan güzelliğe buradan sevgiler..
Şimdi hanği yalan,hanği yasak karşılaştırır bizi...
Ödeşmeler bitmiyor yüzümde,düşler eskiyip gidiyor teker teker...
Kalbimdeki sözleri ölenlerin yeminleriyle evcilleştiriyor gibiyim sanki...Ve dünya almıyor beni içine...Tenim inciliyor...Çıplak yaram buluşturuyor beni,şimdi senle...Yazmak bir ibadet gibi,eksik evlerin toplamındaki çatlaklar gibi görünürken sevğisizliğin sessizliği...Her şeyin dibini,dibini görüyorum sanki...Geç kaldığım ne varsa,sokak lambalarının aydınlattığı o boş yüzeyde saklanıyor gibi...Sanki sesin geliyor mutfak penceresinden,karartılar arasından seçemiyorum yüzünü,ama heyacanlıyım ve gziliden gizliye önemsiyorum seni...Mutfak penceresinden tekrar baktığımda yoksun,sokak lambasının ışığı yola vuruyor...Parlak ve kimsesiz bir ışık gibisin şimdi...İçim acıyla doluyor ve düşüncelerimden akan o kendiliğinden dökülen sözcükler,bu gece yaşandımı düşlerinde...?
Ben sınır falan istemiyorum bu tabloda...Bütün çerçeveler erisin...Bütün resimler,yüzler,biz_ikimiz içine girelim...Hiç görüşemediğimiz halde ve o kadar farklı uğraşlarda olmamıza reğmen,en kötü biçimde belki de birbirimize benziyorduk asıl...
Kelimelerin
sanki gökyüzüm olmuş bak...
Senin içindeki o tarifsiz iyimserliği tanımasam
tekrar dönermiydim sana...
Seni benden iyi bilmesem
bu çağdaş kalmış,bu yıpratrıcı hale gelmiş sevğimi bulaştırırmıydım sana...
... Gücün yetmez ölümden kurtarmaya beni...
Tarafe (539 - 564)
Ölü sözlerle duruyordu aramızda
Bir sen vardın
Birde İstanbul -
Digerleri kimliksizdi
Digerleri; Kısa metrajlı bir filmin başrolü olabilmek için kendilerini parçalarcasına eziyet ediyorlardı bir biopsi odasında...
Sen vardın - Tanrı'nın elleri degildi artık saçlarımı okşayan (...)
Kalabalıktı (...)
O son - aydınlattığın benden düşen parçalar...
Bir uzak şehire giderken sen
Arkandan suskunluğumla sevişerek kanattım tüm şehrin duvarlarını
Bilemezdin (...)
Terkederken yüzüm seni;
Cehennem kadar sıcak kalbimin dibi buz tutmuştu oysa...
Suçsuzluğum inerken şehre buğün - terkediyordu yüzün beni (...)
dönük bir sırta ne denli yabancıymış oysa ruhum...
Kapının aralığından gölğen vuruyor bu gece,
hiç bilmediğim bir yalnızlıkla seviştirir gibi alaycı bir acı yontuyor tüm gövdemi...
Üşüyerek seyrediyorum,hayatın arkopellerindeki o acımasız titremeyi şimdi...
Ve sen sırtını dönerek ikimize - ömrümüze,hiç tanımadığımız kadınları,adamları hayatlarımıza katarak bir cinayetin tam orta yerinde yapayalnız bırakıyordun beni... Elimde,duvarlara çarpa çarpa kendisini parçalamış kalbim...
Bir beyaz ışık ardından sesleniyorum sana (sessizce)
Ve şimdi oskarlık oyunculara taş çıkartır,tenine duyduğum hasret..
Dip Not: Beyaz şimşekler korkar oldu teninden..Tenin bir deniz kıyısında veda etmeden gidiyor Çocuk..! Düştü elimde ki Tanrı..Düştü elimde ki tüm şehvet tohumları karanlığın kimsesiz Annesine...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!