.
ekmek ve su için
yüzümüzü döndük göğe
gökte sevdiğimize
gülümüze
kısaca kıyamete
sarıldık
ala bulutlu toprağımıza
gül yüzü
düştü yastığımıza
düştü düştü de
renk geldi yüzümüze
ondan söverler bize
sevdik diye
/
demesem o burgaç içinde kıvranan sen
sırf sevdiğinden nefret etmen
bilirim acılarını
sevmeyi yeniden öğrenen
gel
gel
İlmeği atılmış
büyük kardeşler çarpmadan bir birilerine
sancılarını renklere verip
ve ateş için
ve su için dönmedeler
dönenler sevilmez
yüzlerine gülünmez
Ki; bir şey varsa iç'inde
alacak vakti emanetçide
sen gülümse
varsın güldüğünce
gidersin vakti gelince
sarı gül tarlaları ağlar
sen elini sürünce
sana sır
çöz yanağını onu görünce
aklından geçenleri biliyorum
hep içinde o sızı
diyorsun
söylesem
söylesem
seni seviyorum desem
sonra ölmesem
biliyorum
duyar herkes
şimdi söylesen
susuyorsun
kendine saklıyorsun her şeyi
oysa
seviyorum diye bilmek
dilinin ucunda şimdi
yüzüne takılmış sesi /
tırnağımızla
taşımıza
kazıdık ya hayatı
bu yüzden yenilmedik
direndik
yüzümüzü ekşitmedik
şimdi sıra sende
sen de cevir yüzünü insana
cansın
yoldaşsın de
/
bir çift sözüm vardı
biri sana
biri bana /
biz öğrettik
gülümsemeyi de
de'de düş peşimize
/
yağmur yağıyor gece yarıları
bir kız ağlıyor
sayıyorum
uyku tutmuyor ayrılığı /
bir göz tutar bakışı
her yaş ağlamak değil
bitmiş güzün ağıtı
sarmalı yarayı
yasla yüzünü yanağıma
ısla sıcağı sıcağına
ses sarılmış dokun/maya
durmuş yürek kabarmaya
susun ortasında
eğildik ömrün kapısında
cana
varlığa
anlayana
31 05 2005
.
Zafer Zengin EtnikaKayıt Tarihi : 31.7.2005 22:38:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!