BİR YAPIT : GÖÇE DURDU GÖZLERİM
BİR ŞAİR : ZÜBEYDE SEVEN TURAN
Kavranabilen bir evren ve yaşanması olası dizi dizi günler. Bu iki nokta arasında salınıp durmakta olan biz insanlar.Kendi kendimize verdiğimiz sözü bundan dolayı tutmaktayız. Görünenleri ve onların düşündürdüklerini , duygularımıza dokundurduklarını şiirlerimizin odağına yerleştirerek yol almaktayız.
Zübeyde Seven Turan yıllardır böyle bir yolcu. Belirsizliklerin içinde kalarak sıklıkla kendisiyle karşılaşma uğraşına girişen bir umut insanı. Ama bir gerçeğini de dışa vurmaktan edemiyor son şiir kitabı GÖÇE DURDU GÖZLERİM’de :
‘’Adım adım yaklaşıyoruz sonuna / Bir varmış ,bir yokmuş denilen yerin…’’
Yaşama tutkusuyla türlü anlamlar dokuyan bir şiir işçisi ‘Özlem’ adlı şiirinin üst açıklamasında bakın ne diyor :
‘’Dağları kuşanarak geliyor şiir / Dizeler dolanıyor dilime / Çiçek açıyor aşk…’’
Yazdıkça ‘az daha yazaydım’ diyenlerden ve söyleyemediklerinden şiirler çoğaltan bir kalem. Cemre Düştü Gönlüme , Sevgiyle Gelen , Işıktı Gölgem , Susku ;Cerence ,Elim Sende , Gül Ağrısı liseli yıllardayken başlayarak biriktirdiği şiir kitapları.
Yazmayı yaşamla özdeşleştirmeyi erekler Zübeyde Seven Turan. Yazdıkça ötelere sıçrayan esinleri yakalamak için çırpınan bir dil güvercini. Anlama yaklaşma uğraşı ,belki de olup bitene kayıtsız kalmama güdüsü bu :
‘’ …Korkusuz uzanırdım görkemli mavilere / Ölümsüzlüğü tadıp , tattırırdım yalansız / Özgürlüğe koşarken , ateşle yarışarak / Dili başka , yüreği sus olana / Aşksız uçurumlardan uzak dursa dilerim / … /
Bir çember var sanki şiirlerinde ,hangi noktasına gitsek aynı pi sayısıyla karşılaşıyoruz. Sadece başka sayfalara aktarılıyor matematik. Böyle böyle sağlama yaptığını ,böyle böyle içindeki açmazları sağalttığını , acılarını dindirmeye giriştiğini söylemek olası :
‘’ Kendime konuşuyorum /Uykuyu bölüp gecelerin koynunda / Kör gözlere çakmak /Sağır kulaklara caz…/
Kendime yürüyorum / İçimin çıkmaz sokaklarına / Aşk yangınına su arıyorum / İhanete küfür …/
Kendime soruyorum / Öptüğüm acıların adresinden / Kardeşi kardeşe çağırıyorum / Sevgi imecesine …/
Kendime sığınıyorum /Kimsesizlik ülkesinden kaçıp /Sözcükleri tinime ekliyorum / Bakışlarımda isyan…’’
‘’İnsan ne yazacağını bilebilseydi hiçbir şey yazmazdı O zaman değecek bir şey olmazdı bu. Yazmak, insan yazsaydı ne yazardı, bunu öğrenme uğraşıdır. Ancak yazdıktan sonra öğrenebiliriz bunu ‘’ diyor Margueritte Duras.
Sanıyorum bu yanıt Zübeyde Seven Turan’ın da usuna uygun.Bu gerçekliği ‘Sen Gülümsedikçe Gülüm’ adlı şiirinde ne güzel duyumsatıyor :
‘’ Sen gülümsedikçe gülüm / Kırmızı güller açar bahçemde / Penceremde sardunya …/ Karlar yağmurlar yağar kurak topraklarıma…/
Sen gülümsedikçe gülüm / Ağız dolusu güler çocuklar / Kanatlarımda ürkek serçe / Dil bereketi söz dolar odalarımıza …/
Sen gülümsedikçe gülüm / Karıncaca çoğalır ekmeğim aşım / Çağlayana döner durgun su / Yitiklerim gelir karabasan rüyalarıma … ‘’
Onun bazı şiirlerini okurken bir işgal altında kaldığını düşündüğüm oluyor. Kimileyin okurlarını işgal etmeye giriştiği de. İşte bu iki ayrık eylemliliğin bir denge durumu sağladığı kesin. Şöyle söylüyor ‘Uçmayı Unutan Kadınlara’ şiirinde :
‘’Yürek bağım çözüldü / Ne varsa döküldü sonbahara /Harlandı küllenenler …/
Saçlarım uzanıyor bulutlara / Kanat çırpmayı öğretiyor kuşlar / Uçmayı unutan kadınlara…’’
Şiirlerinde , tüm uğraşlarını gölgede bırakan bir varlığa dönük tanım yapma derdinde olduğunu görür gibi oluyorum. Böyle olunca, kendisini daha da büyüklendiren bir varlığa dönüşüyor. Kendisini tek bir şeyle anlamlandırmaktan özellikle kaçınıyor; iyi ve güzel yanlarını yaza yaza besliyor, insancalıklı yönlerini salt yazdıklarına sıkıştırmakla kalmıyor, kendisini kendisine benzeyen tüm insanlardan ırak ara bir yerde konumlandırmıyor. Örneğin ‘Hadi Gel’ şiirinde bu yönde çağrı yaparken görüyoruz bunu
‘’Hadi gel bahçemize gidelim / Yeşilin çağrısına kulak verelim / Begonvilin çığlığı bölsün / Limonun uykusunu …/
Hadi gel bahçemize gidelim / Çim epeydir küs, sırtını dönmüş bize / Süzüm süzüm süzülüyor nar / Sabırla bekliyor sırasını…/
Hadi gel bahçemize gidelim (.) Karadut çocuk gelin …/ Çitlenbik söz sahibi bahçede , gölgesi büyük / Zeytin direnecek kararlı hepsinden ırak / Caza erken başladı böcekler / Düğün dernek kurulmamıştı daha…’’
Bu şiir benim kalemimden çıktığı değin senin kaleminden de çıkmıştır şeklinde bir içtenliği iletmiyor da değil okurlarına. GÜN’de böyle bir yaklaşımdan söz etmek olası :
‘’ Okşa yüzünü yaşamın / Beklemenin sabırsızlığında gün / Bilmeceli bulutlar havada …/
Çek yorganı gecenin / Uyansın gün / Sesin dönüşsün çığlığa …/ Aç gözlerini ışığa…’’
O,şair olduğu sürece bu evrenin içinde var olduğunu çok iyi biliyor. Ara ara ‘nasılsınız?’ sorusunu sorarcasına kendini kontrol etmekten geri durmuyor ‘Sustum’ derken :
‘’ Sustum / Kurdu kuşu, / Karıncanın telâşını / Islığını yılanın / Güle çiçeğe sustum…/
Aşksız ve korunaksız / Açmazını hayatın / İnsan bilinmezini / Tuzunu ,kumunu denizin / İçimdeki coşkuyu sustum …/
Kül oluşunu yuvaların / Ateşini hainin / Bahtsızlığını ülkemin / Sızısını yüreğimin / Bütün dillerde sustum…’’
Yazdıklarını anlamlı duruma getirmek için ‘verili olanı’ şiirinin inşasında çok değerli dolgu objesi olarak korumayı biliyor ve bunu yerinde ve zamanında yapıyor. Şiirlerinde değişik motiflerin yer alması bundandır :
YİTİK adlı şiirine bakalım :
‘’ Dün bitti / Bugün yanıyor / () Kuşlar kurtlar çığlık çığlığa / Dayanma sınırını aşıyor zor / () Can ucuz / Canan bitik / () Hain çok / İnsan yitik …/ ()Rahat bitti / Temmuz yanıyor / () Çayır çimen can telaşında / Yas tutmayı aşıyor zor / () Sevgi yok / Aşk yok / İhanet çok / () Gün bitti / Yarın yanıyor / Suçüstü yapılıyor Çam’a / () Özür dilemeyi aşıyor ateş / Zeytin suskun / Direniyor çınar / Yaşamak zor / Güneşim yitik…’’
Yaşama bir şeyler katmak ! Çağımız insanının en başat dileği,istemi,umudu,istenci, hedefi bu eylemliliktir . Zübeyde Seven Turan yazarak varıyor böyle bir çıkışa ; yazarak dekore ediyor içinin boş alanlarını. Yazmasa çıkmaz sokağın dibinde tökezleyip kalacaktır. Böylelikle bize duygularını geçirememiş olacaktır. Yazarak kendisinden korkma psikolojisini yeniyor,dar alanlardan kaçıp kurtulmak için yeni kanallar açıyor. Bir yanıyla da kendisiyle yüzleşerek ‘kaçmayı’ reddeden bir dirençli insan portresi çiziyor. Kocaman bir yaşam içinde sustuğu da olmuyor değil. Ne ki bu sorunsalın yükünü duraksamalarını yırtarak onarabiliyor.
GELİYORUM baştan sona böyle bir odakla yoğunlaşıyor :
‘’…
Dağılan bayram düşlerimden / Eynimdeki urbamın bolluğundan / Zorundan ergenliğimin / Platonik aşkımın gizeminden / Kalemimin büyüsünden geliyorum…/
Anamın varından / Babamın yokundan / Gül gülüşümü saran çitlerden / bayram seherinin buğusundan / Parmak arası terliğimin düş üzüncünden geliyorum…/
Ateşten közü ayırarak / Suya sabuna dokunarak geliyorum / İnsan sıcağına yaslanıp / Susturarak çığlığımı / Çaağlayaana su dökerek / Karıncayı çekerek yangından / Göçebeyi sığdırarak obama / Kan ırmağından çekip canı /Düşlerimin kanatlarında / Birbirine zıt denizlerin gizeminden geliyorum…
GELİYORUM…’’
Anadan,babadan salt bir şiirinin dizelerinde mi söz eder şair dediğimiz? Hele de bu Karadeniz’in yüreği sevgi dolu biriyse. Bilirim onun anasına ve basasına düşkünlüğünü. GÖÇE DURDU GÖZLERİM’in 36.sayfasında ‘ANAMA’ , 39 .sayfasında BABA/SIZIM adlı şiirlerinde buruktur dili :
ANAMA’nın son bölümünden :
‘’
… /Sen varken anam ,hiç üzülmemişim / Çağlayan sularının kıyılarında şenlik / Yeni yetme fidanlar gibiydik / Yaşama bıraktığın beşi bir yerdeydik / Çoğaldık kök saldık da toprağa birer birer / Ölgün bakışlarınla ürperdik / Sıla türkülerine dolandı özlemlerimiz / Nicedir göç mevsimlerinde bulduk kendimizi / Sen yittin , sesin yitti , kokun yitti anam / Hüzünlü sularında uzadıkça uzadı patika yollar…/
BABA / SIZIM’dan :
‘’ Öyle güzeldi ki babamın elleri / Öyle güzeldi ki babamın gözleri / Öyle güzeldi ki babamın belleği…/
Giriş dizelerini vermekle yetindiğim üç bölümden sonra şöyle sürdürür betimini :
Öyle güzeldi ki babamın duruşu / Özgüven taşardı kurduğu tümcelerden / Türkçem gelinliğini giyinirdi dilinde…/ Hüzünlüydü babamın geçmişi / Anımsadıkça sel akardı buğulu gözlerinden / Karadeniz dalgalanırdı durduk yerde / () Öyle acılıydı ki babamın gidişi / Öksüz ,yetim öykülerinde unuttu beni…’’
Şiirsizliklerin şiiri ile dolu zamanların , büyüleyici bir başka şiire dönüştürülme uğraşıyla oluşan motivasyon Zübeyde Seven Turan’ı bir başka çekimin peşine düşmeye kışkırtıyor. Bu duyumsayışın eridiği anlardan özellikle kaçınıyor ; daha doğrusu bir ‘ eylemsizliğe ,durağanlığa’ rıza göstermiyor.
On altı sözcüğü yan yana getirerek KORKMA diyebiliyor iç’e dönerek ; örnekleyelim :
‘’Haberin oldu mu / Kuruyan dalımdan / Tozdan dumandan / Kar etmez ustalık / Uzansan tutacaksın / Korkma / Kıyılarına vuran sevdamdan …/
Onun en değişmez tutumlarından biri de insanı ve yaşamı anlamakla/anlatmakla geçirmektir. Yazmak tam da bunun içindir. İnsanın kendisiyle birlikte olup biteni anlaması ise zirvesine hiç ulaşılamayan bir dağ olarak onun da bilincinin önünde durur .Belki de bundandır GÖZÜN KAMAŞMASIDIR ŞİİR, diyerek kurar dizelerini ve özgün tanımını ortaya koyar :
‘’ Çok baharlar gelip geçti ömrümden / Ceylanların sular içti bahçemden / el istedim sel gönderdin a tanrım !
Aynada ağaçtım / Geçtim uzadığım dallardan / Canımı yakıyor can parçalarım / Acı özüme özüme…’’
Acı, deyince… ACININ GÖLGESİNDE’den alıntılamazsak olmayacak :
‘’Uzaklaştıkça hırçınlaşıyor kalemimde dizeler / Uykusuz geceleri alarak terkisine …/ Koca bir ömrü kuşatıyorlar / Günlerin aynasına dolarak doğaçlama / Hayatın acımasızlığı yakıyor yüreğimi…/
Onun yüreği bir yurtsever aydın olarak 2 Temmuz Sivas için de durmaksızın yanar :
AH! SİVAS diye haykırır ; bir daha haykırır :
Ah Sivas Sivas
Topla is kokan saçlarını
Pir Sultan hâlâ bağışlamadı seni …’’
Her şiirinde ayrık bir biçemi denemeye yönelmediğini görüyorum.Kurallı söyleyişlerle olgunlaştırdı şiirlerini.Anlamsız anlatımlardan özellikle ırak durarak yalın anlatımı yeğledi. Kendine özgü geliştirdiği konuşma dili ile Anadolu insanının diline karşıt düşmedi. Çağrışım varsıllığı dikkatlerden kaçmayan ahenkli şiirler ortaya koydu :
SONRA adlı şiirini dört bloktan oluşturur. Her blokta beş dize vardır. Bir ömrün kronolojisi özetlenir. İlk dizelerini görelim şiirin :
‘’ Sonra usulca uzaklaşır gençlik / Sonra usulca uzar yollar / Sonra usulca değişir renkler / Sonra usulca eksilir ömür / ‘’
Anılan şiirin finali şöyledir :
‘’ Adımlar mı kısalır, / Uzun beklemelere çekilir yürek / Yazıları siliktir, gözleri ıslak / Zamanı bekler…/
Bizi susturmaya kışkırtan bazı şeylere şiirlerimizle karşı koymayı yeğliyoruz. Bu bir karşı koyma biçimi olmaktan ıraklaşarak hamle yapmaya yöneliyor.Değerli Şair’in atak üstüne atak geliştirdiği şiiri öyle çok ki ! Onları dönüp dönüp bir daha okuma isteği veriyor insana :
‘’ Okşa yüzünü yaaşamın / Beklemenin sabırsızlığında gün / Bilmeceli bulutlar havada …/
Çek yorganını gecenin / Uyansın gün / Sesin dönüşsün çığlığa …/ Aç gözlerini ışığa…/
Aşkla aysın gün / Işısın dağa taşa,kurda kuşa …/ Tut saçlarından yağmurun / Islansın gün / Doyunsun çatlamış toprak suya / Tut ellerini zamanın / Ömrünü güzellesin gün /Bilensin direncin , aksın dallara dallara…’’
Seven Turan’ın şiirlerinde iki ayrık özellik dikkat çekiyor. Ana damar noktasından bakıldığında hem içe hem dışa dönük bir evrenden beslenmiş olmaları. Kendini merkezde tutuyor Şair ve oradan yaşama bir gözlemci olarak bakmaya özen gösteriyor. Irak ya da yakın çevresinde gelişen olaylara, durumlara anlamlandırmaya çalışan bir özne olarak karşımıza çıkıyor.
YA SIFATINIZ BAYIM adlı şiiri dikkat çekici :
‘’Taş sokaklarında üşümeye alışkınım sılanın / An be an değişiyor evren / Yaşamın suları akışkan / İçimde onulmaz yaraları geçmişin / Saçlarını savuruyor anılar / () Yarın kaygısı sığmıyor yüreğime / Ölüme koşan aşklardan geliyorum ben / Sense renkleri birbirine girmiş mevsimlerden / Kafessiz yaşamlara şaşıyorsun / Oysa kırmızı hâlâ kırmızı / Mor yine mor / Adınız yine aynı / Ya sıfatınız bayım ,ya sıfatınız…’’
Sözünü fazla hırpalamıyor, yormuyor, gerektiğinde iç çekişlerle kimileyin de iç iç dönüşlerle harmanlayarak bir açıklama sunuyor. Yöneldiği doğrultuda sorun yaratan biri olmak yerine elini uzatan biri olmayı yeğliyor. GELİNCİK BAŞKALDIRISI’dan birkaç dize :
‘’…
Serum şişesinin sabrıyla zifirinde gecelerin / Yalnızlığıma tutundu ömrümün güzü / Kanadı kırık turnayım , düştüm yazgımdan…/
Bilgeliğine sığındım zoruna hayatın /Canın şifresini çözmeye geldim / Şiirin öznesine yakındım ,sabahın şafağına / Acının sarmalından kaçıp ,dizelerin harına / Kanatsız uçamadım ,duymadı sözü…’’
Şiirin serpilip çiçeklendiği , imgelerin yetkinleşerek yola düştüğü yerele bakınca şehir-doğa , yoğunluk – sığlık , tenha – kalabalık , kargaşa – dinginlik …gibi sayısız karşıtlıklar aynı betimin içinde yer alarak bütüncül bir durumu oluşturuyor. Kimileyin bir yeğleyişle kimileyin de bir zorunlulukla baş başa kaldığında içinde olduğu ortamın kendini sarıcı özelliğine sığınarak avunabiliyor.
AH CAN/ ANKARA-2/ , KENDİME GURBET DEDİM, SİNOP ve özellikle de BAĞRINDA KARABURUN’UN bu nedenle önemli veriler taşıyor :
Başlık altındaki şu tümceleri okuyorsunuz ilkin :
‘’ Zemherinin eşiğinden gülümsedi hayata / Nergis kokuları yayıldı Karaburun’un kışına….’’
Karaburun’da erir dönenceleri genellikle Şair’in. Güzün söylettikleriyle sonlanır anılan şiiri :
‘’ Yaşamı çoğaltırdı sonbahar / İncir mevsiminde geçit yoktu acıya / Şimdilerde döner mi öfkesi denizin / Bekliyorum gözlerim yollarda…/
Sanıyorum incir mevsiminin sonlarına doğru Samsun’dan kara haber varıp ulaşacaktır Karaburun’a. Şair’in gözleri bir muştuyu beklerken o ilenç rahatsızlıktan Şair Ersin ERGE sonsuzluğa yürür. Oysa 2023 Karadeniz Kitap Fuarı’nın kültürel etkinlikler kapsamında gerçekleştirilen bir panelde Ersin ERGE konuşmacıdır ve Şair Zübeyde Seven Turan’ın SUSKU adlı kitabından söz etmekteydi.
Karaburun tam anlamıyla bir sıladır. SILADA adlı şiir tam anlamıyla bir çığlıktır,bir ağıttır ve ‘ Ersin ERGE’ye ‘ ithaf edilir :
‘’Zaman durdu sılada / Bulutlar sardı dört yanı / Köyüne sürdün atını, baba ocağına / Mor süümbüllü, menekşeli dağlara dağlara… /
Sular durdu sılada / Dizelerin harı sardı yolları / Direndin büyüttüğün umut zorlayıp sınırları / Gizler düştü koyağından toprağa…/
GÖÇE DURDU GÖZLERİM aslında daha incelikli bir incelemeye değer şiir kitabı. Sanıyorum bu alanda yoğunlaşan(lar) olacaktır. Genel Yayın Yönetmenliğini Önder Birol BIYIK ; Kapak ve Sayfa Tasarımını Sertaç ALTINTEPE yapmış.Ağustos 2024’te Şey Kitap’tan çıkan kitap 105 sayfadan oluşuyor.
Arka kapaktaki dizeler şöyle :
‘’Yiten aşkların dolukan gözleriyle / Dil bereketini savuruyor yaşama / Kıyıları canların dinmeyen sızısına / Toprağa,havaya,suya çekiyor özlemi….
Kapıyı çalmadan girdi eylül / Sabahlara ağaran sabırsız gecelerde
Darağaçlarının gölgesinde / Ruh eşini yitirmiş kanatsız canlar / Koca kentlerin yalnızlığında / Yanık türkülerin ezgileriyle yaz kalemim / Ölüme yolculanan nice can öykülerine…/
Sevgili Emmimkızı Zübeyde Seven TURAN’ı bu son derece yetkin yapıtından dolayı yürekten kutluyorum.
NECDET ARSLAN
Kayıt Tarihi : 17.2.2025 21:34:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!