Heryer yalan da sanki
Nohut burada ekin, tomurcuk burada cicek bir cicek
Bütün gezdirip dolastiran kac göc cigliklarinin sürükleyip sefil ettigi
Agir ve kalabalik caddeye hinca hinc karisip dolusan kirden gürültüden
Heryer uzak yorgun yitik ve yabanci da sanki
Burada billur berrak suya kanan pinar, toprak burada selvi kavak salkim sögütler duldasi
Heryer kimsiz kimsesiz durmaksizin kacaga vuran bir göc de sanki
Poyraz burada kendi sesini duyan dingin gün burada sicak ve sakin üzüm burada
Balkovanlayan cicekler sirasindan asmada salkim
Dagim bagim yörem özüm yurdum
..
Sevmelere dahil olmak
Onca göçerliğin vardığına değen
Sonsuz hoşnut kalmaların el ve gönülbirliğiyle kurulu konağı
Sevmelere mü-dahil olmak ezik büzük artık bir kül tablası
Leş beleş...
Sevmelere dahil olmak gün gibi aşikar,
Yağmur gibi sağnak
Rüzgar gibi pervane
Sevmelere dahil olmak aşk gibi kıyassız güzel
Can nefesi gibi eşsiz
..
Hersey supsuskun bir duvar lambasi
Gecede yolunu insandan sormaya ciralara düsmüs karanlik
Sokulmus sessizlige gündüzün kalan kalabaliklarindan yorgununu izliyor
Duraklardan duraklara tren bir göc
Iniyor biniyor dünya kanatlanmis bir ucurtma gibi
Her kopusta cocuklugunu uzaklasirken dalsiz budaksiz
Egrildikce bitiyor kervan ve kirmen
Bir annem kaliyor ocakta kül baharda güz odada kuru gül
Nicinime niceme
Niyeyse…?
..
Hep gecici seylere küser gibi
Tül perdeleri ve yumusacik elleri vardi limandaki esintinin
Gel iste cevizler dökülüyor deredeki yoluna
Sazliklar hic calgisi olmayan sarlkilari tutusuyorlar kendincede hüzzamda
Gel iste cagrildigina gidiyor göc
Omuzlarinda yorulan cicegi artik yazindan göcen ve bahara uzak
Ne kadar yaraliydi ve ne kadar sarilari giyinmislerde solgun
Bir agitli yüzün hickira benziyle sessiz ki uzak…
Kendi icine dökülüp kapaniyoreylül eylül
Güz bulanigina toprak seren damlalar
..
Bir avuç dolusu çerçi çarsısı sıladünyası
Gezen bir garip, gezinen hep mecnun
Ocakları kuran sebep ateştir
Ateşleri yakan şey ille de yanmak derdinden bir dava
Gel zamana git zamana ha doğdu doğacak derken güleç yüzlü gün
Bir de bakmışsın ki
Her gelen şey misafirmiş ve göç kuşları bahane
Geceye günaydın diyerekten buruk bir tad ile gelen ve giden
Hayat denen bir yudumluk şeyi
Azar azar mutlanmak uğruna
..
Esen poyraza yol sorup yüklü yüklü gemiler
Bulanmış bulutlardan nem kapmaya islicamlardaki hayalin
Rıhtım çardaklarında sarhoşluğunu saklayan bir sandal var ki günakşam
Açılmış dudaklarını yağmura bırak diyor baharındır
Baharsa ya senin
Ya benim tutuşan ellerinde kendini gözleyip duran kandil
Limanları şehrine koyup göç yolların izleyen göçmen ya senindir
Ya benim..
Lalezarda hatrı kalan ahuvahla
Giden gelene sevgili
..