DERS KİTAPLARINDA TAHİR KUTSİ
-Araştırma-İnceleme-
MUSTAFA CEYLAN
**************************
..
Bir Deniz görmek isterim.
Rengi mavi olsun.
Pis kokuları olmasın.
Ücretsiz olsun.
Dalgalandıkça marşlar söylesin.
Yüzülesi olsun, seviilesi olsun.
Emekten adaları olsun, sevgiden kumsalları olsun.
..
İlkokulu dördüncü sınıftan beşinci sınıfa geçtiğim yıl,yanlış hatırlamıyorsam,çünkü beşinci sınıfı ilçede okudum.
Yaz tatilindeyiz.Gölpazarı ilçesinin Çengeller Köyü,Anadolu'nun her köyü gibi tarım,tarla işleriyle boğuşuyor.Bizlerde annem,babam,küçük kardeşimle tarlaya gidiyoruz çapa yapıyoruz.Sabah hava ağarmadan ezanla birlikte gidip akşam hava kararınca ezanla dönüyoruz. Kör kandilin (Lamba o zaman zenginlerde bulunurdu,ne lambası mı? Gaz lambası hemde beş numara) aydınlığında anam tarhana çorbası veya bulgur pilavı yapar, yemeğimizi yer hemen yatardık.Ahşab bir evin iki odası var.Bir odasında çoluk çocuk biz,öbür odasında çoluk çocuk amcamlar kalırdı.
Teyzemiz vardı birde bizim.Artık babamın teyzesi mi,akrabalık nereden bilemiyorum.Teyze derdik kendisine..Bir kaç kocaya gitmiş,en son Arıcaklar Köy'ünden gelmiş,Arcaklı Teyze..
Babam ona evimizin avlusunun bir köşesine bir göz ev yaptı.Bizde yer içer, orada yatar kalkardı.Hoş bu işe kimsenin bir şey dediği yoktu.Yalnız kendisi hiç hoşgörülü olmazdı.İhtiyarlıktan mı,huysuzluktan mı bilemiyorum.Durmadan anneme söylenirdi.Akşam ezanında tarladan eve gelen anneme:
-Niye yemek yok,
-Niye esvapları yumadın..
Gibi söylenerek başının etini yerdi.
..
”Yaklaşık olarak 1919 yılında, Selânik’te büyük bir nehrin ağzı. Hafif bir sis, uçsuz bucaksızmış gibi görünen ve stepler kadar çorak, çamurlu toprakların üstünde yavaşça süzülür. Ufukta bir grup insan görülür. Yavaş yavaş yürürler. Ellerinde çıkınları ve bavulları vardır.”
Ulis’in Bakışı, Leyleğin Geciken Adımı, Puslu Manzaralar, Sonsuzluk ve Bir Gün gibi unutulmaz filmlerin yönetmeni Theodoros Angelopoulos‘un Rus Bolşevik devriminden sonra Odesa’dan Selanik’e göçmek zorunda kalan Spiro ailesinin ve gelirken yanlarında getirdikleri küçük kız çocuğu Eleni’nin hikayesini anlattığı uzun metrajlı olağanüstü bir film.
İmgeleri konusunda birçok eleştirmenden tam not alan Theodoros Angelopoulos, barışa olan özlemini ve ölüm gerçekliğini her defasında farklı bir yolla gözler önüne seriyor. Kaynaklarca belirtilen su, siyah bayraklar, beyaz bayraklar, beyaz çarşaflar ve kayıklar, yönetmenin en çok kullandığı imgelerdir. Her birine farklı anlamlar yüklerken, bu imgeleri müziğiyle güçlendirmeyi ihmal etmiyor.
Müziğini yine Yunan bir müzisyen olan ve dünyaca tanınan Eleni Karaindrou‘nun yaptığı filmde, ister istemez insanı durağanlaştıran ve ağlamak hissine sevkeden bir hava hakim. Bugün bile film müzikleri hala dinlenmekte ve beğeniyle karşılanmaktadır. Ele aldığı konularla birlikte müzikleriyle de başarılı bir grafik çizen yönetmen, hemen hemen her filminde Eleni Karaindrou ile çalışmıştır. Halen Atina Orkestra’sında besteleri çalınan usta müzisyen kendine has üslubuyla her zaman film eleştirilerinde kendinden söz ettirmiştir.
..
Adamın biri her gün sahile gelip, ellerini ensesinde birleştirerek bir şeyler düşünüyormuş.Bunu gören kırlangıç merak edip adama neyi olduğunu sormuş.Adam ''hiç bir şeyim yok, git başımdan'' demiş.Ama adam her gün aynı yere gelip elleri ensesinde uzaklara dalıp gidiyormuş.Kırlangıç sorduğu zaman hep ''hiç bir şeyim yok, git başımdan'' cevabını alıyormuş.Saonra bir gün kırlangıç gene gelmiş adamın yanına.Ve yeniden her gün seni burada görüyorum neyin var demiş.Bak benim burada son günüm kış geldi artık, sıcak ülkelere göç edecem ben, hadi anlat derdini belki sana yardımım dokunur demiş.Adam bu sefer dayanamamış ve uzaktaki bir sevdiğinden, onu terk ettiğinden bahsetmeye başlamış.Ve kırlangıç gideceği zaman elini kalbine sokmuş.Çıkardığı yüreğini kırlangıcın gagasının arasına sıkıştırmı.''Al bu yüreğimi sevdiğime götür'' demiş.''Ona benden bahset, o olmadan bu kalbin bir işe yaramadığını anlat ona'' demiş.Aradan aylar geçmiş.Sert rüzgarlar yerini ılık dalgalara bırakmış.Kırlangıçlar yeniden adamın diyarına gelmeye başlamış.Adam kırlangıçtan haber bekliyormuş.Ama adamın beklediği kırlangıç bir türlü gelmemiş.Sonra bir gün sürünün arasından bir kırlangıç süzülerek adamın yanına gelmiş.Adamın yüreği kırlangıçın gagasının arasındaymış ama bu kırlangıç o kırlangıç değilmiş.Adam diğer kırlangıcı ve olanları sormuş.Kırlangıç anlatmaya başlamış.Senin yüreğini verdiğin kırlangıç sevdiğini bulmuş.Ama başka birinin kolları arasında kahkahalar atarken görünce, bu temiz kalbi ona vermeye kıyamamış.Ve son nefesinde bu kalbi sana geri vermem için bana verdi demiş.Ve adamın titremekte olan ellerinin arasına kalbi tutuşturduktan sonra sürünün yanına dönmüş.
..
dostluk eğer yok ise gel göç edelim bu değersiz bedenlerden,
daha fazla zulümü görmesin artık bu yorgun gözlerim..
..
Bu şehir her şeyden ve herkesden daha bir göçebe.
Bıraktığın gibi kalmaz hiç bir neden.
Yanağından akıp giden nehirler olur.
Yüreğinden çekip gidenler
Sus duymasın.
Düşümüze kırgın çocuklar yürür gözlerimizden.
..
Dünyadan göç için çıkan o büyük kafile;
Geride kalanlara çok üzüldü, ama nafile...
..
Sorarlarsa bir gün beni de sana
Anlatırken sakın sakın ağlama
Sığmadı de aşkı hain dünyaya
O çok sevdi amma
Gülmedi dersin,
Dersinki benim için deli olurdu
..
Sadık mıyım bilmem ki verdiğim söz akdime...
Uzak mı yakınmıyım dünyadan göç vaktime...
Beşer biziz kul biziz bir gün çıkarız yola...
Yol belli yolcu belli gerek var mı takdime...?
..
Tanıdığım dost bildiğim
Acı yaşamamak için
Zalime karşı direndiğim
Evim bey dağları
Hasretlik bitti
Göç başladı ben gidiyorum
Taht kurduğum bağrında
..
Kaç-göç zamanı geçti,maslahat aktivite,
Üret,yönet,adam et,aban artık divite.
..
İşte en güzel yolculuk,en rahat yatak.
Zamanı gelince ebedi göç, musalla taşından başlayacak.
..
Kırmışsa yoldan geçen bir avcının karavana saçmaları kanadını, hatta bir bataklıkta beklemeyi bile göze almalısın... Lakin, göç mevsimiyse ve soğuk rüzgarlar kucağında kışı getiriyorsa, Allaha yalvarmalısın...
Yağmur damlalarına sarılmayı göze alamıyorsan, gökkuşağının muhteşemliğini
anlayamazsın…
Hayat;
Sahte bir tebessümün can yakması gibi muktedir,
..
beynimin yaylalarındadolu dizgin bir arap atı
altından nalları var sana kilitli
benliğimin ortasında bir göç var katar katar
bir göç var kendimden utandıran beni
gelince gözlerin aklıma ovaya iner turnalar
hayalin kapımın önünde tellal olur
sevmekse seni ferman sultandan bana
..
Aramızda ne var biliyormusun? apayrı iki samaşık...ben birinden tutuyorum yaşamı, sen diğerinden...aramızda seninle kaç asrın oluşturduğu göç tufanları var.ben bir şehre giderken sen beni bekleyen olamazsın.aramızdaki düşünsel suç belki; birimiz söylese sevdiğini yargılanacagız..........Tutulmusuz biz bir esir magrasında ayaklarımızda afrika zencilerinin izleri var ve biz hala yasak askı yaşamakta...aramızda ne var biliyormusun kavusulmayacak kahrolası yollar...bir ucagın iki motoru arasında sevgimiz, kus surusune yakalanıyor kalkıs anlarımız ve bilmem tam kavusacagız derken bilmem kac bin fıtten dusuyoruz...Aramızda senin anlatamayacagım uzunlukta yol hikayeleri var anlatmaya çalışıtğımda yanımda olmayacagına inanmak gibi...ve ben seninle tek düzelik yaşamda iki kişilik aşk oyununu oynayamıyorum...aramızda insanoğlunun yaptığı bütün savaşlar kan dokuyor sevgimize.Ucurum boylarında bir şehrin tam bağrında sokak çocukları yatıyor mutamadiyen bir aşkla sonra şehir aydınlanıyor kahrolası bir şevkatle seviyor evlatlarını...Aramızda bir dünya dolusu insan var kaç milyar adında bir ihtişamla...biz seninle bir kefeyi değil, yarım kalmıs sevgilirimizi dolduramıyoruz oysa.sevmek istemezmiydim seni ama aramızdaki sınıf farkını yok etmek için once sevişmemiz lazim...
..
Yıl bin dokuz yüz doksan üç. Bunun adı göç. Geldiler ansızın bir seher vakti kımıl kımıl.Cevirdiler namluların uçlarında süngü, buna karşı durmak ne güç,.Başakta hasat,evler kat,kat.ahırda at ateşe verdiler. Ne külu kaldi nede bir avuc toprak.Kimilerini bir yere topladılar,ayaklar çıplak.üzerlerinde terli yirtik paç.ve kimileri bir yerlere kaçışıyor.Bir telaş. sırtlarında yürekleri alınlarında ter. gözleride yaş. Bıraktılar, her birini her birine muhtaç.Bebekler kundakta,çığlık anneler feryat ta üşüş.Babalar zülümde ayaklar,piş ağızlarda kalmadı. diş..yazıktır demediler,vurdular eylendiler. her yer kan.Nedir bu feryat figanlarin icinde boğan .Dinimize imanımıza sövüp sayan.Karşımıza dikilmişler şarlatan, okuyorlar.ezan,can, mı dayanır.yok,sa canan.hangimiz kanarız,buna derler, kardeşiz aynı kandan
..
----------------------------------------
Bir göç bağrımda.
Senden kalan ne varsa
Gitmekte uzaklara
Hem de çok uzaklara
..
Kalk gönül göç edelim
Biz bu diyarda gidelim
Gurbet derdi ölüm gibi
Biz köyümüze dönelim!
Kalk gönül göç edelim
O ulu dağlara dönelim
..