GÖÇ ZAMANI…
Başlar öne eğik,toplanmış herkes…
Ufukta sefer var, dost göç zamanı! ...
Çıkmıyor kimseden ne ses, ne nefes…
Ufukta sefer var, dost göç zamanı! ....
..
Yureğimde bir çocuğun ağlayişi hiç dinmiyor
yıkılalan hayalerim karşimda bir bir dökuluyor
benden kalan geriye boş bir kalp yikik potre
göç eylesem kimene yaşasam kimene
bir gül düşün herşey mevsiminde bahara özlem çekişir
..
Yine bahar gelmez bizim ellere
Allı turnam haberin varmıdır.
Göç göç eyledin turnam nereye
Bilmem halimi bilen varmıdır.
Derviş selamını verip almadan
Yalan dünyada yüzüm gülmeden
..
Altmışlık Göç..
-Aşık Yaşar Reyhani'ye-
Gurbet uzadıkça, hasretlik artar
Altmışlık avare köyden göç eder.
Cümle aşıkları söz ile tartar
Dünyaya gücenir, aydan göç eder.
..
İnsanlık tarihi kadar eski dememden kasıt sömürgecilik döneminde Afrika kıtasından Amerika ve Avrupa ya köle ticareti adı altında başlayan göç bu gün sadece şekli ve içeriği değişmiş olsa da göç yüzyıllar da geçse özde anlamını yitirmemiş ve göçmenleri göç ettikleri ülkelerde yabancı bir anlamda da sığınmacı tiplemesinden uzaklaştıramamıştır.
Önce emek sonra beyin göçü veren ülkelerin ekonomilerine kısaca her alanda gelişmişlik düzeylerine bakacak olursak gelişmeleri göç alan ülkelerin ekonomilerinden geride kalmıştır. Durum böyle iken beyin ve emek gücüne dur diyememişlerdir. Emek göçünün büyük dalgalar halinde yaşandığı altmışlı yılları bizzat yaşamadığım büyüklerimizden ve yazılı kaynaklardan incelediğim üzere bir furya halinde başlayan emek göçü kendi yağınla kavrulan Türk toplumun tam ortasına öyle bir düşmüş ki belki önüne geçilmek istense de dev dalgalar halinde büyümüş ve kar topunun yuvarlanması ile dev bir çığa dönüşmesi şeklinde olmuştur. O dönemde her kez için göç tek çare olmuş ve hızla büyük yığınlara ulaşarak kısa zamanda Türkiye ‘ nin tüm illerine yayılmıştır.
İlk giden kitleler yabancı ülkelerde en zor ve en çetin şartları olan hatta o ülkenin insanlarının yapmasına razı olunmayan işleri yapmışlardır. Yapmak zorunda bırakılmışlardır çünkü bir kere ev köy mal mülk satılmış ve yaban ellere gidilmiş dönülmek olmaz dönülürse köyde ki eş dost akrabaya alay konusu olmak vardı bu şartlarda başa gelen her şeye boyun eğildi ve göçün acımasız şartları ve getirileri sineye çekilerek yabanda yeni hayatlar kuruldu. İlk giden gruplar kendi örf ve adetleriyle uzun yıllar yaşadılar bir kısım kesin dönüş yaptılar halen kalanlar ve halen hayatta olanlarda yine kendi örf ve adetlerini devam ettiriyorlar ama ilk günlerdeki yaşadıkları da hatırlamak bile istemiyorlar. Onlardan ve yabanda doğan ilk yeni kuşak ebeveynleri gibi örf ve adetlere bağlı olamadılar ama tam olarak da dışlayamadılar. Çünkü bambaşka bir dünyada bambaşka bir örf ve adetin içinde sadece anlatılarak bir şeyler verilmek istendi.
Bu ilk yabanda doğan nesil belki en zorunu yaşadı. Çünkü sadece evde anne babadan anlatılanları dinlediler; adetleri, gelenekleri, dinlerini hep ebeveynler anlattı ve onlardan sadece böyle olunması istendi. O dönemlerde kitle iletişim araçlarından en etkilisi olan tv uydu yayınları yoktu. Bu çocuklar evlerde hep bunları dinlediler oysa sokağa çıktıklarında gördükleri hayatlar adetler gelenekler ve din bambaşkaydı,sonuç da iki toplum iki kültür iki din iki millet iki vatan arasına sıkışıp kaldılar.
Ben bu grubu göç den en kötü etkilenen grup diyorum çünkü doğru yada yanlış insanın bir taraf da olması farklıdır doğru yada yanlışın tam ortasında olması bambaşkadır.
İşin en entresan tarafı birinci kuşak doğan Türkler, Avrupa ülkelerinin hiçbir zaman hedefi olmadı. O dönemlerde Türk milletini tam olarak algılamayan Avrupa bizlere sadece emekçi gözüyle baktı,ne tam sahip çıktı ne tam ilgisiz kaldı onların amacı ilk doğan grubun çocukları yani ikinci kuşak gurbetçiler olarak tayin edildi. Çünkü sonuçta bu grup bir şekilde Türk kültür ve tarihine dinine çok da uzak değildi, içtiği suda, yediği ekmekte,ruhunun derinliklerinde Türk topraklarının parçaları vardı ve bu grubu asimile etmek zor olacaktı. Bırakın bildikleri gibi yaşasınlar mantığını güttüler ve yakın tarih de gelecek olan ikinci kuşağa kucaklarını sonuna kadar açtılar,sebep ise iki toplum arasında sıkışmış insanlar bu çocuklara hiçbir şey veremeyecek ve bu çocuklar Avrupa ruhuna çok daha çabuk asimile edilecekti. Uzan vadeye yayılmış ama kalıcı ve etkili bir yöntemdi bu.
Şimdi Avrupa ülkelerinin caddelerinde gezerken karşılaştığımız gençlerden başlarında örtüleri olmaz ise kaç tane kızımızı gerçek bir Avrupalı kızlardan ayırt edebiliyoruz.
..
- Göç ettim abi - (Aşık Korhani'ye)
Kalmadı hiç köyde kalmadı dirlik
Bu yüzden gurbete göç ettim abi
Bozulup dağılmış o sağlam birlik
..
Her ne kadar sözlük anlamı “terk etmek, ayrılmak bir yerden bir yere göç etmek” demek de olsa ”HİCRET” denince akla İslam anlayışına göre Hazreti Peygamberimiz efendimiz aleyhisselâtu vesselâmın arkadaşlarıyla birlikte Miladi 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç etmesi olayı gelir.
Mekkeli müşriklerin uygulamış oldukları büyük baskı ve zulümler karşısında kimi Müslümanlar daha fazla dayanamayıp yılgınlığa düşmüşler bu durum da efendimiz aleyhisselâtu vesselâmı ziyadesiyle üzmüştü.
Bu sorun karşısında nasıl davranması gerektiğiyle ilgili olarak sahabisiyle istişarelerde bulunan Hz. Peygamberimiz efendimiz Alınan karar gereği bazı Müslümanları ayrı zamanlarda iki kafile halinde Habeşistan’a (bugünkü Sudan’a) göndermiştir.
Müslümanların Habeşistan’a bu gidişleri ilk hicret olarak tarihe geçmiştir ama asıl büyük hicret Müslümanların ve Efendimiz aleyhisselâtu vesselâmın ikinci Akabe biatından sonra Medine’ye yapmış oldukları göçtür.
..
İlk defa Habili düşürdü yola
Alıp götürüyor bu göç kervanı
Duymayana azraili haberci
Salıp götürüyor bu göç kervanı
Nere gitse ardın sıra geliyor
Denizden geçiyor dağı deliyor
..
Aylardan baharın üçüncü ayı
Göç etti birden çok madenci baba
Kimi evli kimi damat adayı
Göç etti birden çok madenci amca
Yaşatıp gözlere sel gibi azı
Alnına dolup ta bir kara yazı
..
Köylüler köyünden gitmiş
Köyden şehre göç oluyor
Malı, mülkü hep terk etmiş
Köyden şehre göç oluyor
Meraları boş duruyor
Çıkan otları kuruyor
..
Bizim köyde göç başladı
Gözlerimden yaş kalmadı
Yüreyimi hep dağladı
Göç başladı bizim köyde
Hani yaşlı benim ninem
Yemek yedirirdi bena eliyle
..
Yüreğimden parça kopar.
Her göç bana hüzün katar.
Elden ele apar topar,
Her göç bana hüzün katar.
İnsanla şen her diyar,
Ayrılık yüreğe koyar.
..
Bir zamanlar küçücük bir cenindik,
Şu yalan dünyayı görüp; beğendik,
Merhametle, şefkat ile sevildik,
Hak borcunu göremeden göç ettik.
Her sözden bir anlam, mana çıkardık,
Doğmak yaşam hakkı diye bakardık,
..
Çatak dır köyüm, bucak Çamiçi
Verimsiz topraklar, doyurmaz bizi
Köyümün insanı, canımın içi
Göç etsek de gurbet, ayırmaz bizi
İlimiz Tokat dır, ilçesi Niksar
İçinde bulunur, eski bir hisar
..
Göç göç oldu göç yaylaya dizildi
Uyku geldi ala gözler süzüldü
Üç gün oldu elim yardan özüldü
At üstüme avuç avuç toprağı
Doldur doldur nargileyi tezele
Sarardı gül benzim döndü gazele
..
Sevda yollarında göç katar katar,
Karşılıksız sevda derde dert katar,
Sevipte alamayan ağıtlar yakar,
Sevda yollarında göç katar katar.
Bir güzelin gözleriydi yandığın,
Bir güzelin sözleriydi kandığın,
..
Dört bir yanımı sararken gözyaşları
Çözülmedi sinemde hasret bağları
Gurbet kuşu sorarken kuru dalları
Kapandı yâre varan tüm göç yolları
Vaktin karanlığında umut ararken
Yüreğimde bilinmez yara kanarken
..
Gelin burdan goc edelim,
Baska dunya kesfedelim,
Karanliklardan uzak,
Sevgiyle kucak kucak.
Biktim artik bu dunyadan,
Nefret ettim yasamaktan,
..
Bugün 26 Temmuz 1981 Pazar,
Yirmi güne yakın bir süredir köydeyim.Yıllık iznimi bu şirin ve ücra yurt köşesinde geçirmekteyim. Çocukluğumun on yılını yaylada geçirdim..O yayla ki; gönlümün en alımlı yavuklusudur.
Yayla; Anadolu insanının yaşantısının ayrılamaz bir parçasıdır.Hayvancılıkla geçimini sağlayan insanların üretim sahası olduğu gibi,manevi bakımdan da,Anadolu insanının ruhu,neşesi ve sevincidir.
Yayla,yazın boğucu sıcaklarında köylüye ve hayvanlarına,yemyeşil çimenleriyle sürülerini besleyen otlak yeri olduğu gibi,aynı zamanda tüm gönüllerde bir coşku,sevda ve özlemin adıdır.
Mayıs ve Hazıran aylarında bir düğün ve bayram neşesi içinde çıkılır yaylaya...Yeşilin en yeşili ile bezenmiş çayırlarda mor,sarı ve ak-pak çiçekler öbek öbek göz kırpar insanlara..Genç kızlar yayla çiçeklerini kıskandırıcasına
en yeni,en süslü giysileriyle daldan dala uçuşan kelebek gibi sekerler...
Yayla insanı, güneşle beraber uyanır.Gökyüzüne daha çok yakınlığından mı,havanın saf ve temiz oluşundan mı,güneş daha bir berrak,daha bir okşayıcıdır yaylada....
..
Kaderin alnına, baştan yazılır..
Arkandan sinsice temel kazılır..
Ne, emek verdiğin düzen bozulur..
Ne yanan ocağa seller döker göç...
Kardeş başka ilde, el de bacısı..
Burda gurbet elde çıkar acısı..
..