„ Aşk iki yüreğin göçüyle başlar buluştukları mekanda herşeyi hazır bilirler, hesaba katmadıkları göç ve göçün hesaba katmadığı zaman, herşey beklerdi ama o asla herşey onun içinde yaşar,yaşatılır,sonlanırdı ona tutsaksın ellerin terliyken başlar üşüyene dek devam edersin gerçek göçle göç edene dek kaç göç yaşarsın o zaman çerçevesinde ömrün kaç göçe şahit olur bilinmez ama, bilinen sen göç edersin zaman göçlere devam eder“
GÖÇ
..
karartma gökyüzümü bir göç vakti
elime değen kuşları vurmaktan vazgeç sevgili
sana gün doğumu ışıklarını gönderiyorum
yıldızlara küsmekten vazgeç sevgili.
istanbul /2000 )
..
Hep içinde hasretleri barındırıyordu…
Hasret sevgiyi darmadağın etmişti…
Hangisi öndeydi, hangisiydi geride kalan?
İçinde taşıdığı bir kordu alevin közüydü sanki, iç çeperleri yanıyordu hasreti, sevgiyi içinde tutan yüreğin…
Bir başka türlü doğuyordu, bir başka şehirde güneş…
Beyin yön kavramını veya görüş, hissediş kavramını değiştiriyordu…
..
Bu gün varız yarın yokuz
Ne zaman göç edeceğimiz belli değil
Hazırlığını yap ameli bırakma
Yarının ne olacağını bileniniz var mı
Eğlenceyle zevkle geçmesin zaman
..
Sımsıkı sarılmalı güneşe, insanlar soğuk yürekler taşıyorlar.
Taşınmalı ay'a orda karanlıklar bile gözlerinizden aydınlık.
Hem yıldızlar çevirir etrafını güzelliklere boyar çografyanı.
Dünya yaşancak gibi değil, papatyalar bile cağresizlerin oyuncakları.
Beklemekteyim bağdaş kurmuş göç yolunda kuş umduğumun,
Kafesinden uçup gelecek elbet gönlümün ankası son umudum.
..
Atlas Okyanusu ya da diğer adıyla Atlantik.Büyük Okyanus’tan sonra en büyük ikinci okyanus.Bir zamanlar tek parça olan ata kıtanın bölünmesiyle oluşmuş aynı zamanda Avrupa ve Afrika kıtasını da Amerika kıtasından ayırmıştır.Akdeniz,Kuzey Denizi ve Baltık Denizi ile birlikte 106.2 mil kilometre kare alana sahip devasa bir düş gibi.Yeryüzünün beşte birini kapsar.3314 metre ortalama derinliği vardır ve en derin noktası Porto Riko Çukuru’dur.
Aslında atlas okyanusunu anlatmak için cümlelerin karşı konulmaz bir isyanı gerekir.Okyanus görünmez bir güç tarafından cezalandırılır gibi uçsuz bucaksız ve alabildiğince ürküten bir sessizliğe sahiptir.Gözleri telaşa sürükleyen bir esrarı vardır her zaman.Yolu ordan geçen her denizci bu psikolojiyi bilir.İnsanın belleğindeki düş ve hayalleri kırılma noktasına getiren gerçek ile rüya arasında bir yerdir.Burdan geçenler sonsuz bir evren içinde ne yana gideceğini bilmeyen bir soruya dönüşür çok geçmeden.Hayat ile kavgasına tam anlamıyla bu okyanusun üzerinde tutuşur.İnsanın,insan okyanusunda hangi fırtınalarla karşı karşıya olduğunu en iyi o dalgaların üzerindeyken görebilir.İnsanın kendisine tanıklık ettiği gizemli sulardır.Mavi rengini cömertçe çaldığı gökyüzünden alırda biz suyun kendisini mavi sanarız.Tıpkı bir düşü gerçek saymak gibi.Ya da bir şiirdeki hayali kadına aşık olmak gibi.
İnsanoğlunun kendisiyle hesaplaştığı dahası barış için savaştığı bir gün okyanusun üzerinde bir çığlık kopmaya başladı...Milyonlarca kuş havada daireler çiziyor,sarhoşmuşlarcasına uçuşup duruyorlardı.Attıkları o garip çığlıkları o devasa Atlantik Okyanusu’nun karnını yarıyordu...Sular yarılıyordu.Okyanusun gşkyüzünden çalığı mavisi yarılıp titriyordu.Girdaplar oluşuyor,azgın dalgalar kahkaha basıyordu sanki.Kuşlar öyle yüksek bir sesle çığlıklar atıyordu ki sesten etkilenen küçük bulut adacıkları hızla sürükleniyordu gökyüzünde.Kendi çığlıklarının ağırlığına ve onca kattedilen yolun verdiği yorgunluğa dayanamayan kuşlar kendilerini okyanusun tanımlanmaz bir canavarın ağzı gibi acık o dev dalgaları arasına atıyorlardı.Cesaret bu anlaşılması zor doğa olayını anlatmaya yetecek anlama sahip değildi...Kuşlar son bir hamle ile yaşamlarını bir bilinmezliğe kurban eder gibi okyanusun azgın ve korkunç dalgalarına çaresizlikle teslim ediyorlardı.İntahar edip ölüyorlardı.
Bu olaya uzak yakın bir çok denizci insanı tanıklık ediyordu.Bu tanıklık anlam verilmeksizin yıllarca devam etti.Kuşların bu cesur intaharlarının nasıl bir anlamı vardı? Birbirini katletmeyi,birbirine sorun yaratmayı aklının marifeti sayan insanoğlu bir şey yapamıyordu.Olayın en yakın tanıkları balıkçılarsa bu gördüklerine tek bir anlam veremiyorlardı.
..
Sevmiyorum sonbaharı;
Yaprakları kopmaya,
Kuşları göç etmeye
Beni de sensizlikle karışık
Hüzünlü şiirlere zorluyor
..
Üzülerek izleriz, antilop sürüsünü,
Nedense çözemeyiz, bu göçün büyüsünü…
Irmaktan geçerlerken, yarısı telef olur…
Yarım milyon öküzden, ölen yüz bini bulur…
Zebralar, antiloplar, ırmağa gömülürler,
..
Aç,
İşsiz
Ve sürgün öz yurdunda.
Ne iş,
Ne aş;
Safi hürriyet için
Gurbet yollarında,
..
Yalnızım susuz kaldım
Şu kurşuni bozkırda
Bir damlacık su yağmur
Uğramaz mı bu yurda
Göç tayını tutmak gerek
Bir dost olusun kalmadıysa
..
Takılırız göc yolarına,
Ellerimiz ayaklarımız,
Cöl sıcagında.
Sormazlar gözlerimizi,
Hali nicedir...
..
Takılırız göc yolarına,
..
Göç
Bayramdan bayrama görüşmek olmaz
Her anı birlikte yaşamak varken
Sevgini kalbinde saklamak olmaz
Benimle paylaşmak elinde iken
..
üstüne alınma sana hitaben değildir
sen bana sürgündeyken göç yollarından geldin
mutlu olmak ne kadar zor iş senin için
sevişmek ne kadar basitti oysa
yalnızlık benim yalnızlığımdı oysa
..
Müslüman diye çok eziyet gördü
Dininden dönmedi bulgaristanlı
Düşmanı başına çok çorap ördü
Mezhepten çıkmadı bulgaristanlı
Göç etti nebiden kopmamak için
Düşmanı dedi ne ekip ne biçin
..
Elif ile göç eyledik, yaylaya.
Develeri katar katar ettik,düştük yola.
Gençler neşelidir, giderler güle oynaya.
Al edikli, al fistanlı Elif’im uğurlar ola.
Sarıvellerden yükledik develere yükü.
Geride bıraktık, bostan ile bükü.
..
Dert etme sakın ha olsa da bayat
Bil bilebildikçe bil deli gönül
Nasılsa bitecek bir gün bu hayat
Gül gülebildikçe gül deli gönül
Sözlükte yok diye dilden dilini
Hiç ayırt etmeden ilden ilini
..
Dünyalıdan korkulur, uzaylıdan korkulmaz,
Vermemişler ki zarar, misafirden kaçılmaz…
Onlar isteselerdi tepe taklak giderdik,
Bin asır evvelinden Dünya’dan göç ederdik…
Demek ki dost türlerden lehimize olmuşlar,
..
Su aygırlarımız, bize başkaldırmışlar,
İşbirliği içinde, uzaylıyla anlaşmışlar…
Bizden uzaklaşıyor, aygırlarımız isyanda,
Göç etmek istiyorlar, gözleri hep uzayda…
Bilimle başardılar, sırları onlar çözdü,
..
Yerini yurdunu bırakıp Yakup
Göç eyledi düştü gurbet ellere
Yozgatın gülüydü can otağında
Gönüller dostuydu gül yüzlü Yakup..
Çalışmaktan yana sıkıntı etmez
Haramı hileyi Yakup hiç bilmez
..
ne zaman yağmur yağsa
düşümdeki kızıl saçlı çocuğun
ışıltılı gözlerinden havalanır
ebemkuşağı kırlangıçları
gün döner / gri sessizliklere bürünür kent
şafağın hamağında eriyen
..