ben de..
göçmendim...
ben gibi...
göçmen kuşları da geldi...
güneylerden kuzeylere...
gökler şenlendi...
böylece...
..
Evvel bir kuş idim
Uçtum göklerde
Sonra indim yeryüzüne
Gezdim nehirlerde
Kah bir yaprak oldum
Sularda gezdim
Kah bir yakamoz oldum
..
- YASLARIMA GEL
Kaş ettin, göz ettin, beni kandırdın,
Aşkınla kül oldum, yaktın, yandırdın,
Yüzme bilmem, ummanlara daldırdın,
Döşüme gelmedin, düşlerime gel,
Göç ettim gelmedin, yaslarıma gel.
..
sabır verilmiş taşa
beyaz yakışır kışa
göç eden göçmen kuşa
nedenleri sordun mu
sırrı kilitli neden
acep pişman mı giden?
..
İçimi Yakiyor Sıla Hasreti
Anam Dön Gel Diyor Yavrum Bırak Gurbeti
Mektuplar Yazıyor Dertli Dertli
Çok Yaşatmaz Beni Diyor Oğul Hasreti
Yol Verin Kardaşlar
Ben Sılama Varayım
..
kol kol uç, dal dal göç
oğlum can gülüm
saza telim, söze dilimsin
asır kapat, çağ aç
yavrum can gülüm
kışa evim, yaza gölgemsin
..
İşte vakit geldi göç başladı
Gönlüm hiç hoş değil hiç hoş değil
Gönül dertli derbeder bu gün
Perişanlık başa bela her derdi ile
Giderken bu ellerden
06.01.2003 Çorlu
..
Leylek misali yuvadan uçar …!
_______Uzun uzun kanat çırptılar. Serdiler havaya kanatlarını. havada daireler çizdiler, mavilikleri yarıp ilerlediler… Bir tanesi bir kavis çizdi döndü ilk uçuşunda. Üzüntüyle,
_ Yapamıyorum, yetmiyor gücüm diyerek…
Anne leylek sabırla, sevgiyle, uzun boynunu sürdü yavruya.
__Uçma ne olur, hazır değilsin! Biraz daha ısıtmam gerek seni.Kal benimle, güçlenmen lazım biraz daha. Kanatlarının kasları yetmeyecek çıkacağın yolculuğun zorluklarına direnmene.
Gagasını tıkırdatarak anlatmaya çalıştı yavruya.Kanatlarını açtı başlayan yağmurdan ıslanmasın diye üstünü örttü.. Hoşnut değildi yavru leylek.Gözü kanat çırpan, uçan kuşlardaydı.. Ağabeyinin gösterişli kanatlarının aralığından sızan ışık gözlerini kamaştırıyordu. Gözlerini kapadı. sadece iç çekti.Annenin sardığı kanatları sayesinde yağan yağmur tüylerinin arasından geçemiyor, koruyordu titreyen yavruyu..
..
merhaba nar çiçeğim..imkansızlık ağrım...hangi düşlerden uyandın bilmem..ama ben seninle koydum başımı yastığa seninle kaldırdım...ben ancak sana kavuşursam uyanırım…şimdilik ama sadece şimdilik sonsuz bir kış uykusundayım küçüğüm...uyanacağım günü iple çekiyorum...büyük suçlar işlemişim gibi bakma bana öyle..nedeni ve sonucu ne olursa olsun bir sevmek sevmekse gerçekten asla hata değildir...aşkta pişmanlık olmaz olamaz…kendimle barışık olmam ne güzel..herşeyimi itiraf etmem...paylaşmam...gerisinde dünya beni hep sınırladı zaten..sevgimi, tutkumu aşkımı...evrensel bir ceza bu benim yüreğime...yüreğimdeki evrene..yüreğimdeki evrende bir sen varsın nar tanem…bir ölmek yasak değil bize nar tanem...gerçek aşklar asla ölmezler…uzay boşluğunda sesleri yankılanır…her sabah uyandığında yapraklara doluşan çiy damlalarını düşün…güne hevesli çocuk sevinçlerin gibi açmaya hazırlanan tomurcukları…hangi kelebek sabah dünyaya merhaba dediğinde düşünmüş ki akşama vedalaşacağını o güzelim billur rengarenk kanatlarına…sen de benim yüreğimin kanatlarısın…sana konmaya geliyorum…akşama yanındayım nar çiçeğim…yarın kalk bak pencerenden gözünün alabildiği her yer benim..çünkü baktığın her yerden ben de sana bakıyorum...dokunduğun her şeydeyim..ben de sana dokunuyorum...tek yankısı benim sesinin..ben aslında senin sesinin yankısıyım...sana o kadar yakın ve o kadar uzak...uçurumlar kıskanıyor ikimizi nar çiçeğim...yani seni ve sesinin yankısını...sana en düşkün yanardağlaşma benim...çöl tozu...kimsesiz seyyah...sensizlik tek serabım...dudakların tek vaham taş kalpli meleğim...kalbinin kayalıklarından yuvarlanıp parçalanıyorum her an...çünkü ben senin herkesinim... ben seni anlamak kavramak için geldim...kaşlarının manasını çözmek saçlarının her telinin güzelliğine kafa yormak sesinin rengini buz gibi bir su gibi içmek için geldim...fazla zamanım yok..bunun nedenini söyleyemem..bunu hep birlikte yaşayıp göreceğiz...işim bu..bitmeyen acılar ancak bitmeyen aşkları doğurur...asla acıyı sevmedim..ondan yana olmadım...ama mutluluğun adreslerini hep karıştırmadık mı...şimdi hepimiz son oyunumuzun son perdesini oynar gibi birbirimize mutluluk satıyoruz...değiliz asla değiliz..olmamız gereken yerde de değiliz..o kahrolası kanun...karmaşa kaos ve tesadüf..biz hep kaybeden tarafta olduk...ama birgün şartlar bizden yana mutlaka olacak..ben buralarda olmayacağım inan ama adım aranızda dolaşacak...şiirlerimle dudağınızda olacağım...aklınızın en ulaşılmaz kıvrımlarına yağmur yüklü bulutlar getireceğim…gözlerinize dolacağım…belki bu bana son selamınız olacak…en insan selamınız…en aşk selamınız…beni o zaman yeni yetme çocuklar bile anlayacak...göreceksin…sen de çocuk değil misin…büyüdüm sanma küçüğüm…zaman bir hiç aslında…görebildiğimiz ve bakabildiğimiz ayrıntılarla büyüyüp olgunlaşıp yeşeriyoruz...aşka hazırlanmaksa başka çok başka büyük bir cesaret işi yavrucuğum..saçları nar dalı gönlümün harı...bunu kaçırdığın o 'ayrıntıyı' gördüğünde anlayacaksın..beni anlayacaksın...nerde olursam olayım gelirim üzülme..ben hiçbirşeyden gocunmuyorum deniz kızı saçlım...yaz yeşili kadar güzel bir aşk yaşıyorum...sonsuz...çok şiddetli...geçecek gibi değil..talihsiz...mutsuz umutsuz ama içten ve gerçek...bütün iğrençliklere inat onun temizliğiyle bakıyorum hayata...kimseye dokundurtmam...anlatmam...artık sana bile...belki bulutlara...çocuk düşlerimin tek kileri...seni de davet ediyorum…hoşgeldinimi tat taş kalpli melek..sana masmavi gökyüzünün akşam hüznüyle koyulaşmış yıldız çöreklerini ayırdım…ay pastalarını…gel paylaş…paylaşalım sana yatılı okul üşümelerini değil ama ağustos üşümeleri ayırdım…gel paylaş…birlikte sonsuz ürpermelerin rengini konuşalım…kan uykulardan irkilerek uyanmalardan bahsedelim..paylaşalım hayatı ölümü her şeyi…sevgili,saçlarını yorgan yapsam kimbilir nasıl bir uykuya dalarım değil mi...hiç dalmadığım dalamadığım bir uykuya.ağustos üşümelerim yiter...kokusuyla teninin...bana kollarını açar mısın..başucumda durup sana uyanmayı tattırır mısın Samanyolu kesikleriyle dolu yüreğime…kayan yıldızlarla karalanmış ömrüme çoban yıldızı gibi yol gösterir misin…tek menzilim sensin…tek mutluluk hanım…çocuklarım seni görmeyi bekliyor dört gözle…adını verdiğim pencere önü çiçeklerim…gözyaşlarımla kan emzirdiğim…şimdi sen öyle rahat kimbilir kaçıncı uykundasın...hiçbir arama bekleme yok gözlerinin ferinde.hiçbir ümit...normalden de normalsin...tüm sevgileri yaşamış da arınmış gibi...bana aşkıma tutkuma yabancısın..ama nedense sanki kendine yalancı...nedense…uzak yollara düşeceğim yakında...seni hiç kırmak istemiyorum...çıkacağım bu yolculukta bana mutluluğun lazım...senle yaşayamadığım mutluluğu sende olduğu için düşünerek sevineceğim bu bana güç verecek...o sonsuz dönüşümde…ben de olacağım değil mi sevgili...saçlarına dolaşan o toz toprak hep ben olacağım sevgili …yanakların hep bana kızaracak...seni öpsem yeryüzünü öpmüş gibi olurum...kuşların göç hüznünü bırakarak...yüreciğine…seni öpsem...ölsem...zararım yok...yüzünün her anını beynime çizdim...ölmem artık...özledim aşkımın aşkı.....
..
Bir sömürgeyim artık hasret boyunduruğunda
Halk göç etti
Terk edildim
Mülteciler
Onlarda göç ettiler
Fahişeler müşterisiz kaldı
Sonunda onlarda...
..
Değerli okur. Burada az ya da biraz okunan bütün yazılarımda belki de ilk kez duyacağınız çıkarım ve ortaya koyuşlar mevcut olup, bunlar yazarın kendi rezervidirler.
Çok ortaya koyuşlarım bilinenlerin aksine oluşla belki de bir şaşkınlık ya da kulak asmazlık olmaktadır. Bu nedenle okunup anlaşılması da güç olabilmektedir. Böyle olunca, bu tür yazılar pek okunup yeğlenmezler. Buna rağmen, insanlar yine de yazar. Yazmalı da. Bir düşünce yazısının sanırım mukadderatı da budur. Yazıyı kafanızdaki önyargılı, totem anlamasıyla okumayınız lütfen.
Totemi oluşturan; ateşi kullanım alanına sokan; tekerleği bulan; hayvanı evcilleştirip, postunu sırtına geçiren; bitki yetiştiren; kesici aletler yapan; resim çizen; bugünkü sosyo toplumsa yaşamları ortaya koyan insanlara, ilkel demek; güncel ilkelliğin aydın cehaleti olmasından başka bir şey değildir.
Tüzellik, totemi yapının çok önemli bir özelliğidir. İnsanlığın eski dönemlerde ve eski sosyal birlikçi yapıları içindeki en önemli soyuttu öznel gelişmesi, bu totemi yapı tüzelliğini ortaya koyabilmeleridir. Sosyal yapıların günlük yaşamdan edindiği deneyim ve kazanımları vardı. Bu deneyim ve kazanımlarını kişilerin dışındaki totem bir noktaya göç ettirmeleri, insanlığın tam bir anlamsal dönüşmesiydi.
..
Sarı bir alarmdı, gerçeklik ile aşkımız arasındaki sınır.
O sınırı öyle zorladın ki;
Rotasını yitirdi göç yığını belleğim.
Şimdi güneş yağıyor üzerime.
Sen artık kavanozdaki bir dehşetsin.
..
BU DEFA AŞKLA GÖÇ EDİŞİN BANA OLSUN
Çocukların ağzında anlatılacak kadar masum bir hikâye yazmak istiyorum
Bu defa aşkla göç edişin bana olsun seni karşılamak için bekliyorum
Seninle ben aşka çok güzel yakışırız bunu biliyorum
Hayatın bahçesinde haylaz haylaz koşan çocuklar büyütsek ne güzel olur diyorum
..
AĞAÇ OLDULAR, YANMAYI ÖĞRENDİLER
onlar; dalları birbirine sarılmış iki kardeş ağaçtılar.
bir fotoğrafın tam ortasında
yemyeşil gülerek ve dimdik ayakta durmaktaydılar.
dünyanın bütün nehirleri aynı renk akardı aynı denizlere
..
Göç, tutku dolu melodilerle başlamıştı
Kervan hazır değildi henüz notaları okumaya
Göz, unutulmuş bir gurbet yeşili gibi iri
Söz, usulca düşünülmüş zirve yeminlerinden biri
Çizgisiz bir hayal olsaydı, düşündüklerimiz
Düşünmeden çizebilir miydik hiç.
..
Bırak yüreğin kırılsın parçalansın dağılsın…
Bırak hüzün dört bir yanını kuşatsın…
‘Denizler dalgalı diye balıklar karaya göç etmez’…
Durulur her şey, zamanla durulur…
Yeter ki sabrına sarılmasını bil..!
..
Birer kırlangıç olur siyah gözleri kim bilir
hangi diyara göç eyleyen ve saçaklarında gecenin
bir acı, kirpiginden dökülen.
Saçlarının kırığından başlayıp
yüreğinin kırığına yerleşen derin bir sancı olur söyleyemedikleri...
..
Mutluluk, göç eden bir martının kan/adında.
Mavi düşler ülkesinde, maviliklere doğru.
Mavi bir aşka uçtu, bir yağmur ertesinde.
Yüreğimde açan gökkuşağına.
Sen deniz gözlü, martı bakışlı k/adın aşk olsun.
..
Hangi göç
Yanına özgürlüğünü alabilir
Hangi özgürlük
Göçe zorlar insanı
Şimdi kan yağar
Örter zamanı
..
Bir kırlangıç olsam, kışımdan göç etsem sana
Komşu olsam gözlerine, kirpiklerine yuva yapsam
Bakışlarınla ısıtsam da asırlık yumurtalarımı
Sana bendeki sen kadar güzel sevdalar yavrulasam…
S.Güler
..