Rüzgarın çılgınlığına eş ruhuma sükutu üfle serinde sarmalansın
Çekilmez kuytulara bir lütuf eylesin yürek,savrulurken acı
Ne vakit oldu kuşlar göç etmeyi unutalı uzaklara
Koyu karanlığa el uzatalı,
Öfkeye kurban vereli aşkı ne vakit
..
Dünyamsın, hayatımsın dedi kadın..
Sen dünyam değilsin benim elbette. Ama; eşimsin güneşimsin.. Güneş kaybedince kendisini; kuşlar da kayboluyor biliyor musun.? Biliyor musun yüreğim güneşe hasret bir kuşa benziyor bazen. Keşke kaybolmasan.. Keşke göç diye birşey olmasa.. dedi adam..
Sustular. Sarıldılar. Ve ısındı dünya..
..
Heykel tıraş taşa, öğretmen insana şekil verir. O billur gibi su, tertemiz hava, verimli topraktır. Karanlıkları aydınlatan ışık, gökyüzünde buluttur.
Yağmur yüklü bulut, esen rüzgar, yağan yağmurdur öğretmen. O, arkadaş, sırdaştır. Öğrenci ailesine açamadığı konuları öğretmenine açar.
Sokaktaki insanların hemen hepsinin birer öğretmeni vardır, hatta daha fazla. Cumhurbaşkanı, Başbakan, bakanlar ve daha birçok devlet ricalini de yetiştiren çile insanı zengin gönüllü öğretmenlerden başkası değildir.
Başarılı bir siyaset ve ticaret adamı bulunduğu mevki ve makama öğretmenlerinin çabasıyla geldiklerini unutmamalıdırlar. Öğretmen, öğrencisini yetiştirmek için kendi hayatını riske atar. Kim olursa olsun öğretmenini yok sayarsa, nankörlük etmiş olur. Öğretmenlik hem çok zor, hem de çok şerefli bir meslektir.
Bu vesileyle tüm meslektaşlarımın ÖĞRETMENLER GÜNÜ nü kutluyor, sonsuz aleme göç edenleri rahmetle anıyorum.
..
dünyanın her derdine, işine gülmek gerek
o ebedi hayatın düşüne dalmak gerek
göç zamanı ermeden, can meleği varmadan
kabristan iklimine aşina olmak gerek
(1980/Elazığ)
..
Yaz ertesinde,
Kırlangıçları göç yolunda
Sapanlarla karşıladı çocuklar
Ve bir kaçını ayırdılar kafileden
Düştü! diye bağırışlarla, koşuşturdular eğlenerek
Düşen kuşların ölüşlerini seyrettiler sevinerek
..
Dök yüreğinin kör kurşunlarını
Şöyle bu gün kaç tanesi vurdu ortasından yüreğinin.
Mavi kıyılarından karaya vurunca martılar,
Kaç duygun öksüz kaldı.
Anasını bekleyen aç çocuklar gibi.
Gün mavi değil, kızıl şimdi...
Duyguların göç mevsimi zamanı geldi.
..
Her gelişinde bırakıp gideceksen
Kaldırım serçesi gibi.
Uzun göç yolları lazım bana
Bekleyenim vardır.
Vardır.
Belki sende farkına varırsın /da
Farkıma varırsın
..
Yokluğunun bir önceki günden kaldığı gündür bugün..
bügün yalnizlığın diz boyu ,hasretin baskaldırsıdır bugün...
Seni her sebepsiz kaybedişimin acı tadıdır bugün dilimdeki tat...
Ve umarsız aradığım sokakaların rençberidir bugun ağlayan feryat yakan...
İnan seni kaybedişimin isyanıdır bugun bu yazdıklarım...
Ama umutsuz değilim . Bilki herşeye rağmen sen sevdalım,sen 18 yaş aşkımsın benim...
...Varkığın kendimi kaybettiğim, seninle bütünolduğum andır...
..
“Selam ola İstanbul.
İşsizim köyden geldim.
Muhtarın selamı var.”
Göç göç, akın akın
Bavul torba Topkapı
Şehir kırlaştı kırlaştı
..
Dünyanın kapısından giriyor çıplak ve aç! ...
O'nu sarmalayacak şefkatli kola muhtaç.
Gelde fani alemde, yaşamda ara ilaç,
Üç metrelik bir bez al,tekrar ötelere göç...
19.12.2006 Gebze
..
Dinmese bir gün bile, hicranından kederim,
Kesmedim umudumu, bilirim Allah kerim.
Duyarsam bir gün eğer, el olup gittiğini,
Bil ki öldüğüm gündür, ahrete göç ederim.
23 Mayıs 1986 – Cuma / Ankara
..
Tek bir kan pıhtısından yaratılan bu canı,
Her zaman şükr ederek gülle bez etmek gerek.
Mevla’nın yücelterek bize verdiği kanı,
Her zaman zikr ederek kalbi düzeltmek gerek.
Tövbe-i Nasuh etki Hakkı zikr etsin dilin,
Af olmak istiyorsan Mevla, ya yücelt elin,
..
varlığın ve yokluğun birbirini sardığı
bir yaz akşamından kalan geceye
delişmen bir haz duygusu ile akardım
ay ışığı dehlizlerden
dört yıldızdı kırılan zindan
gösterişsiz yalnız
..
Sındırgı Yağcıbediri; Bir Halıdan Öte Bir Kültürün Adıdır
SINDIRGI YAĞCIBEDİRİ; BİR HALIDAN ÖTE,BİR KÜLTÜRÜN ADIDIR..
Balıkesir ilinin, Dursunbey’den sonra ikinci büyük coğrafyaya sahip ilçesi Sındırgı,dır 140 km’lik bir çapa sahip. Ova da olan mahalleler olduğu gibi, dağ bölgesinde bir geçit özelliğine sahip olan yerleri var. Sındırgı zengin bir kültüre sahip. Burada Yağcıbedir yörükleri kadar, Karakeçili, Çetmi yörükleri var. Bu yörüklerinde her birinin ayrı kültürleri var. Bu yıl 16.kez düzenlenen Sındırgı Yağcıbedir Halı, Kültür ve Sanat Günleri festivaline sındırgıya gittim...
Sındırgı’nın 3 bin yıllık bir tarihe sahiptir,Orta Asya’dan buraya göç etmiş olan Yağcıbedir yörüklerinin dokuduğu halının,
ismi yağcıbedir halısıdır..Orta Asya’dan buraya göç etmiş olan Yağcıbedir yörüklerinin dokuduğu; yağcıbedir bir halıdan öte kültürün adıdır. Yağcıbedir, yay yapan beylik. Osmanlı’da ordunun yay ihtiyacını karşılayan beylik veya aşiretin adıdır. Bugün Türkiye’de beş tanesi Sındırgı, bir tanesini Bigadiç’te, dört tanesi Bergama’da, sekiz tanesi de Dikili’de olmak üzere toplam 18 tane Yağcıbedir köyü bulunmaktadır. Sındırgı ve Bigadiç’te bulunanlara erkek tarafı, Bergama ve Dikilide bulunanlara da kız tarafı adı verilir.Yağcıbedir halısının eskiden üç bin tezgahta dokunduğunu ancak günümüzde bu sayının üç yüze kadar düştüğü söylenmektedir.El dokuma halısının pazarının bulunduğu ve her hafta cumartesi günleri kurulduğu tek yer Sındırgı’dır.Sındırgı da Şuana kadar dokunmuş en büyük Yağcıbedir halısı 12 metrekaredir ; Balıkesir ili Ayvalık ilcesi Cunda(alibey adası) adasındaki Milli Eğitim’e bağlı uygulama otelindedir.. Yağcıbedir halısının ortasına da Milli Eğitim’e bağlı uygulama oteli logosu yapılarak değişik bir ilke imza atılmış..3 Eylül sındıgı,nın düşman işgalinden kurtuluş tarihidir,katıldıgım festivalde; 3 eylül 2014 Çarşamba günü güreşlerle başladı,etkinliklerimize, daha sonrada fener alayı ve konserle devam etti. festivalin İkinci gününde yerli yabancı konukların gösterileri yapıldı, buyıl folklor ekibleriyle beraber Bulgaristan, Hindistan, Romanya, Gürcistan, Makedonya, Kazakistan, Yunanistan, Sibirya Şor Türkleri olmak üzere toplam 8 yabancı ülke ekibi katıldı.buna mukabil Sındırgı’da yapılan etkinliklere 3000 kadar yerli ve yabancı konuk geldi. Böylelikle hem Sındırgı, Hem de Türkiye tanıtılmış oldu.
..
Burda bir dolaplar dönüyor usta
dönme dolap değil,
bildiğin gibi değil usta
dönüyor yolunda bir başka
sen ki göç ettin,
bu işleri zor ettin be usta
..
Her adımım yalnızlığın başladıgı yere çıkıyor anlamsız...
Takvimin yapraklarını parçalarcasına koparırken kaybediyorum kimliğimi,
Tanıdık kaldırım taşları ve göz kırpan sokak lambalarıdır şahidim, döneceğim...
Kar yağmaz yaşadığım kente,
Kuşlar bile göç etmek istemezken,
Ben zamansız terk edeceğim...
..
Var gücüyle değince güneş şafağın tenine
Akşamdan kalma düşler kaygıyla dövülünce
Azarlanınca uykusuz kirpiklerim gecenin gözleriyle
Biraz daha büyüyünce yaşamak zehri kanımda
Ve mahzunluğu çökünce toprağıma kavruk yazların
Adımı kazıyıp sarımtırak kağıtlardan
Alıp gecenin ağzındaki acımtırak tadımı
..
Gözler ufka dikilir de birgün
İlk kıpırdanışlar başlar gönülde
Kimi göç der buna
Kimi de sürgün
Şafaklar yarılıp kan boşalırken
Kutlu bir vakittir düşülür yola
Yok artık dünyada bir tane mesken
..
Göç edeli kırk beş koca senedir
Aklım fikrim gönlüm hâlâ Kars’tadır
Bu ayrılık değil ise ya nedir
Emmi dayı teyze hala Kars’tadır
Yağan karlar tarlamıza yarendi
Ani gezmek istediğim örendi
..
bir göç mevsimi daha geldi
aşk şarkıları söylediğimiz anlardan sonra
hasrete alışık değildim, bahtıma ayrılık düştü
buralarda sevda çiçekleri açar mı daha..?
vazgeçtim deme bilirim geçilmez
göç mevsimi bu, sevdaya ölçü biçilmez
..