Akça kızlar göç eyledi yurdundan
Koç yiğitler deli oldu derdinden
Gün öğle sonu da belin ardından
Saydım altı güzel indi pınara
Üçü uzun boylu, kaşların süzer
Üçü orta boylu, zülfünü dizer
..
1
göçüyorlar
giysilerini onarmışlar akşamdan
bir kavgadan bir kavgaya
sedir ağaçları altından
göçüyorlar
..
Göç oldu bir acıdan öbür acıya
oysa sağrısı kurumamıştı atımızın
daha dün sürüp gelmiştik buralara
bugün göründü yine yolların ucu
Devrildi kıl çadırlar seher vakti
usulca uyandırıldı çocuklar
..
Yurdundan göç eylemiş hep güzeller
Gökde turnalar da çığrışıp gider
Altı Arap atlı tuğlu vezirler
Katarda mayalar buz(u) laşıp gider
Yaz olunca her dereler çağlaya
Dostu yoktur deli gönlüm eğleye
..
Yaz göç ediyor - Ne yazık, yine güz! -
Uzak, bilmedik bir ülkeye doğru.
Mor dağlarda güneş doğmadan henüz
Yağdı bahçeme bir yaprak yağmuru.
Hiç kuşkum yok ki, sen şimdi kalbimde
Bir kış uykusuna yatan böceksin;
..
Yıkmış çadırların göç etmiş Leyla
Vardım ki boş kalmış yar otakları
Dağı mesken etmiş biçare Mecnun
Akıtmış gözünden kan ırmakları
Zeyd ile göndermiş Leyla'ya name
Dedi iyi getirdim ağyarı kama
..
Göç eyleyip her dağlarda yaylanmaz
Başı bölük bölük kar olmayınca
Dünya malıyınan gönül eylenmez
Gönülden bilecek yar olmayınca
Dost elinden gel olmazsa varılmaz
Rızasız bahçanın gülü derilmez
..
Gidenler gecikmiş günleri götürdüler
Birlikte ne kadar yalnız olduklarını
Gözleri yanılsamalarla bağlı gelip
Görmediklerini göstermeye gittiler
Kazılardan sevdalar çıkıyor
Kız küpeleri gözyaşı şişeleri
..
Erzeli ömre varmadan
Torun torbaya rezil olmadan
İyi adamın gitme vaktidir
Dedik,
Göçüp geldik dostlar
..
Bir kuğusun gönlümde usulca süzülen
Beyaz ama bembeyaz bir kuğu
Süzülürsün sevgi gölünde usul usul
Süzüldüğün göl benim unutma
Göl de olsam sevgiyle de dolsam
Korkarım tabi ya göç vakti gelirse
..
Yalnızca ben bilirim
diktatör heykellerine
pislemek için
göç ettiğini
dünyadaki bütün
kuşların
..
Gözyaşı tufanıyla taşıp gidiyor ovalar.
“Nereye bu göç? ” diye sesleniyorum kuşlara.
Bakıp bakıp arada açan geçen güneşlere,
Karım bana soruyor: ” Sana ne oldu? Neyin Var? ”
“Hiç” diye susuyorum. Ama bir hoşum, avara.
..
Ellerine Sarın Kalbimin içini
O ayla boyanmış nar ellerine
Bahar ellerine giydir düşleri
Göksel şarkıları sar ellerine
O kar ellerine yar ellerine
..
Çukurova sabır ovasıdır
Lokmasını
Göç edenleri
bilir
Yakmasını
yıkmasını
boğmasını
..
Ankara’dan, iki ayda bir bizlere merhaba diyen Lacivert Öykü ve Şiir Dergisi, altıncı yılını doldurup yedinci yaşına girdi. Bu dergi özenli seçtiği öykü ve şiirleri kadar mercek altına aldığı dosya konuları ile de bir şekilde ilgimi çekmeyi hep başardı. Onların söylemiyle tekrar edecek olursam, dosya konusu seçimlerinde, edebiyata dayanırken insanlık hâlleriyle ilişkilenen konulara büyüteç tutmayı seviyorlar. Ocak Şubat 2011 sayılarında, göç olgusuna edebiyatın içinden bakmışlar.
Dosyaya ilgiyle bağlanmamı sağlayan sözler, Remziye Arslan’dan geldi. Arslan yazısına şu sözlerle başlamış:'Exile, sürgün..Dışa atılan anlamına gelen ' exile' ölüme; yani ' ex' olmaya komşu bir sözcüktür. Evet... sürgünlük ölüme komşudur. Ölüm; canlı bir bedenin, ardında yankısız boşluklar bırakarak bu dünyadan çekip gitmesidir. Bedenini alıp ayrıldığı canlılar dünyasına ruhunu bırakıp gider ölen. Oysa sürgün, ruhunu yanına alıp gidendir. kendisinin olmayan diyarlarda, en çok ona ihtiyacı olacaktır çünkü. Sürgün, bir zamanlar beraber olduğu, kendine ait olan ve kendini ait hissettiği her şeyi sonsuz derinliklerine gömdüğü bir dehlizi taşır içinde. Bu nedenle o, hep hatırlayan ve durmadan özleyendir. Bir anlamda içbükey bir yaşamdır onunkisi.'
Dosya kapsamında ilgi çeken yazılardan diğerinin dokusu ise çok farklı. Ayhan Kaya, Emmanuel Levinas’ın Öteki’ne dair çıplaklığını “Egoloji’den İdoloji’ye” kavramları eşliğinde aktarmış. “Levinas’a göre modern felsefe “Öteki” ile olan ilişkisini anlama, tanımlama ve kategorileştirme temeline oturtmamalıdır.” sözleri yazıyı daha bir ilgiyle okumamı sağlayan bölüm oldu. Levinas’a göre anlamak iktidarın bir başka türü çünkü.
Talat Sait Halman, yazısının başlığını “Kaç/Göç: Edebiyat Kültür Araştırmaları” olarak koymuşsa da göç olgusunu daha çok Türklük üzerinden işlemekten kendisini alamamış görünüyor. Fesun Koşmak, Steinbeck’in Gazap Üzümleri’yle Yaşar Kemal’in Ortadirek’ini göç olgusunu işleme noktaları bakımından analitik olarak karşılaştırmış. İlçen Mert, eskilerden diline takılmış bir türküyü çığırmanın göç etmiş insan üzerindeki hâlini anlatarak başlamış ve yerli olmak ile o türkü üzerinden yeniden bağ kurarak sürdürmüş yazısını. Bu bağ yer yer kendine yabancılaşma, yer yer o türküde kendini bulma olarak sürüp giderken, 'Ağacından kopmuş yaprak gibi, nehirde suyun akışıyla havada rüzgarın esişiyle gezer durur, ta ki bir köşede çürüyüp yok oluncaya kadar. İşte o zaman çürüdüğü toprağa ait olur. işte o zaman türkü susar ve yol biter.' diyerek sonlandırmış yazısını.
..
Ağlamak faydasız düşünmek de boş,
Hayat böyle işte, koş ki babam koş,
Belki teselli olur şehirlerde coş,
Göç göç olmuş köyüm dönmüş virana,
Beşerin adasıydı çimmek yerimiz,
Oyan ki büzü de kaldı gözümüz,
..
Aslında bütün herşey yalandı....
bütün göçler bir nedenle yapılmaktadır...nedeni vardır aslında nedensizlik olan insanlarda...ve göçler ne yazıkki nedensiz sonuçlar üzerine yapılmıştır...göç edilen şehirler diğer şehrin sokaklarını andırır ve insanlar genellikle o sokaklar üzerine bezetme yaparlar...değişen sadece zamandır...göç yollarında aşklar hiçsizlik ismini alırlar...duyarsızdır sevişmeler,terkedilmiş bir şehirin acısını taşır...çocuklar gezer dağlarda adlarını bilmeyen aslında kardeşlik türkülerini beraber hep bir ağızdan ve hep aynı şehire göç eden çocuklar birbirlerini vururlar...oysa göç ve aşk onları doğarken vurmuştu...hepsinin nedeni nedensizlik değilmiydi?
oysa şimdi insanlar anlıyor ki vuranda vurulandı hep aynı çocuklardı...
Aslında bütün herşey yalandı...
..
“kuşların göçünü seyrettik pencereden
göç hiç dönüşü olmayan bir yolculuktur
kabul etmesen bile çoktan göçtüm senden
göç hiç dönüşü olmayan bir yolculuktur
göç edenler uzun zaman sonra dönse de
geçmiş aynı değildir aynı görünse de
..
GÖÇ
Bilesin en büyük göç
Uzanan ellerdedir
Ellerim göç etti
Onurlu yaşamlara
Bilesin en büyük göç
Sevili bir bedendedir
..
Dukkuk kuşu yaylaya göç haberini verir,
Mayısta Yörüklerin yaylaya göç zamanı.
O zaman dağların başındaki karlar erir,
Mayısta Yörüklerin yaylaya göç zamanı.
Yaban gülleri açar dağlarda gül gösterir,
Kardelenler karın üzerinde kol gösterir.
..