Göbeklitepe Şiiri - Yorumlar

Hakan Gezik
132

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Göbeklitepe uyandı asırlık uykusundan.
Maziyi derinden duyumsayabilir
Burada her arayan.
Nazarı değince taşlara
Uzanıp girebilir zaman ve mekanın koynuna.

Maziden atiye bir yol bulur duygular.

Tamamını Oku
  • Hakan Gezik
    Hakan Gezik 28.05.2019 - 22:33

    Şanlıurfa’da karşımıza çıkan gizemli olarak nitelendirilen yapılar hakkındaki düşüncelerimi fırsat buldukça paylaşmaya bu konu hakkında yorumlarınızı almaya devam edeceğim.

    Arkeofili isimli siteyi takip ediyorum. Arkeolojiye ait son bilimsel bulguları biz okuyucularıyla paylaşan bu sitede bugün gözüme çarpan bir bilgiyi paylaşmak istedim. "Ural Dilleri Doğu Baltık Bölgesine Sibirya’dan Geldi." Başlıklı yazıda yer alan bir fotoğraf karesi dikkatimi çekti. Bu fotoğrafın altında; Kuzey Estonya’da Tunç Çağı’na ait taş mezarlar. İbaresi bulunuyordu. Burada mezar yapılarının birbirine yakın ve dairesel şekilleri dikkatimi çekti. Bu görsel bana Göbeklitepe’de yer alan dairesel yapıları hatırlattı. Daha önceki örneklerde de gördüğümüz üzere gerek taş devri insanları gerekse maden devrinde yaşayan insanlar için dairesel mezar yapıları inşa etmek bir gelenekti. Bu gelenek türbe ve kümbetlerde de kendini gösterir. İslami dönemde karşımıza çıkan bu yapılarında dairesel olması son derece ilginçtir.

    Göbeklitepe’de 20 adet dairesel yapı kalıntısı bulunuyor. Ortalarında yer alan iki abidevi dikili taşın Güneş ve Ayı sembolize ettiğini düşünüyorum. Etraftaki büyüklü küçüklü dikili taşların ise yıldızlar ve gezegenleri bana hatırlatıyor. Dairesel yapı gök kubbeyi içindekiler ise gök kubbede karşımıza çıkan gök cisimlerini... Birer anıt mezar olarak düşündüğüm bu yapıların ortasında ve kenarlarında yer alan dikilitaşların gökyüzündeki resmin bir yansıması olduğunu, buradan hareketle o toplumun ölülerini onurlandırdıklarını, her klanın kurucularını merkeze aldığını etrafında ise o boyun ulularının yer aldığı fikri bana akla yatkın görünüyor. Henüz insanoğlunun emekleme çağında olduğu bir dönemde 20 adet tapınağı yan yana inşa edip buralarda tapındıkları fikri oldukça yanlış bir görüş olarak geliyor. Kim insanoğlunun göçebe bir yaşam sürdüğü bir dönemde 20 adet tapınağı yan yana inşa ettiği ve burada ibadet ettikleri fikrini benimser? Bir tarih öğretmeni olarak bu düşünce bana kelimenin tam manasıyla akıllara ziyan bir düşünce gibi geliyor. Bu bir mahallede yan yana yirmi cami inşa edip burada ibadet etmeye benzer. Bir tek cami bu işin yeterliyken hangi akıl yan yana yirmi camiyi ibadete açar?

    Son söz olarak Göbeklitepe de karşımıza çıkan yapılar birer tapınak değil her biri birer mezar anıt, birer anıt kabirdir. Bu alan kısaca bir nekropoldür.

    Cevap Yaz
  • Hakan Gezik
    Hakan Gezik 09.05.2019 - 17:08


    On iki bin yıllık geçmişiyle Göbeklitepe dikkatleri üzerine çekmeye devam ediyor. Göbeklitepe ile ilgili düşüncelerimi bu kez maddeler halinde ortaya koymayı uygun gördüm.

    1. Avcı ve toplayıcı bir halkın tapınak yapmak ve bu tapınak etrafında bir ömür sürmesi beklenemez. Yiyecek kaynaklarının tükenmemesi adına avcı toplayıcılar sürekli yer değiştirmek durumundadırlar. Bu durum onların toprağa yerleşmesini ve sabit kalmasını imkansız hale getirir. Hal böyle iken bu insanlar neden belki de hiçbir zaman kullanamayacakları tapınaklar inşa edip ardından yüzlerce yıl sonra bu tapınakları toprakla örtüp gitsinler? Neolitik devirde (Cilalı Taş/ Yeni Taş) karşımıza çıkan bu uygulama o mahalde bulunan ölülerinin rahatsız edilmemesi, sonsuza dek huzur içinde uyuması amacıyla yapılmış olabilir mi?


    2. Şanlıurfa’da dünyanın en büyük nekropol (mezarlık bölge/ ölüler kenti) alanı bulunmakta. Burası Kale Eteği ve Kızılkoyun Nekropol alanlarıdır. Burada yüzün üzerinde iki bin yıllık kaya mezarı bulunmaktadır. Bunun dışında Şanlıurfa genelinde çok daha eskilere dayanan kaya mezarları vardır. Şanlıurfa geneli için düşünüldüğünde bu bölgede dairesel planlı mezar alanlarından kaya mezarlarına geçiş yapıldığını düşünüyorum. Önce her ailenin veya klanın bir arada yaşaması için inşa edilmiş yapılar vardı. Tonlarca ağırlıktaki kayaların taşınması insanoğluna zor gelmiş olacak ki daha pratik olan kayaların oyulup ölen yakınlarını buralara yerleştirmişlerdir. Sonuç olarak iki yapı da da mantık aynıdır. Ölülerini onurlandırmak ve sonsuza kadar ruhlarını bir arada tutmak.


    3. Göbeklitepenin hac merkezi olduğunu ve buranın insanlar tarafından ziyaret edildiğini söyleyen bilim insanlarına soruyorum. Peki neden susuz bir alan seçildi bunun için. Yüzlerce insanın su ihtiyacı nasıl karşılanıyordu ve burası inşa edilirken neden bu göz ardı edildi. Neden sulak bir alan değil de ıssız ve çorak bir alan seçildi? Burası yaşayanların değil de ölülerin mekanı olduğu için olabilir mi? İkinci olarak burası bir tapınak bölgesi ise neden insanlar burayı dünyadaki diğer örneklerinde olduğu gibi yerleşim yeri haline getirmediler? Mekke de Kabe ve etrafında bir yaşam alanı oluşturdular neden bu bölgenin üzerini kapatıp gittiler o halde? Üçüncü olarak bir tapınak değil de neden dar bir alana yirmi tapınak inşa etmek durumunda kaldılar? Şöyle bir soru sormak lazım. Bir mahallede yaşıyorsunuz ve bu mahalleye ibadet etmek için yirmi tapınak inşa ediyorsunuz. Dar bir alana yirmi tapınak olmaz lakin yirmi adet aile mezarı olabilir. Yirmi tapınak fikri…Bu yaklaşım doğru bir yaklaşım mıdır sizce?


    4. Bugüne kadar Göbeklitepe’de yirmi civarında tapınak? (Doğrusu: Aile mezarı/ Açık hava kaya mezarı) keşfedildi toplamda tonlarca ağırlıkta iki yüzün üzerinde sütun. Bunlardan tespit edilen on beşi açılmayı bekliyor. 150 yıllık bir zaman diliminden bahsediliyor kazı için gerekli olan zamanı. İlkel bir hayat süren avcı toplayıcılar bu yirmi ayrı tapınağı????? Yapmak yerine bir tek tapınak yapıp orada ibadet edemezler miydi veya bu ibadetlerini dışarıda açık havada yapamazlar mıydı? Yaklaşık otuzlu yaşlar o dönem için ortalama ömürdür. Çok genç yaşta sayılabilecek yaşlarda hayatını kaybeden bu insanların öldükten sonra ruhlarının yaşayacağına inandıklarını düşünerek kan bağına veya yakın ailevi ilişkilere sahip insanların bir çember içinde yani aynı kümede yaşamaya devam edecekleri bir sonsuz yaşamın varlığı daha inandırıcı geliyor bana. Daha sonraki dönemlerde inşa edilen kaya mezarları da yine bu bir arada yaşama düşüncesinin devamı niteliğindeki bir gelenektir. Bugün dahi aile mezarlıklarının oluşturulması mezarlık alanlarda anne baba ve çocukların bir arada bulunması için çaba gösterilmesi bu geleneğin bir devamıdır.


    5. Son söz olarak Göbeklitepe’de ölen insanların ruhları onurlandırılmıştır. T şeklinde ölü insanları sembolize eden devasa mezar taşları bize bunu gösteriyor. Onlara kurbanlar kesilip geçmiş günler yad edilmiş olabilir. Bu ritüeller o bölgenin tapınak olduğu anlamına gelmez. Bu fikir bugün Müslüman mezarlıklarının aynı zamanda birer tapınak olduğu düşüncesi gibi sakat bir düşünceyi yanında getirir. Ölülere verilen değer başkadır bir tapınak inşa ederek orada din adamları sınıfının eşliğinde günlük ibadetleri sürdürmek ayrı bir konudur. Bu bağlamda bu konunun daha sağlıklı düşünülüp daha mantıklı bir sonuca ulaşılması arzusunu taşıyorum.




    Hakan Gezik/ Araştırmacı Yazar/ Tarihçi

    09/05/2019

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta