Ne zordur tabiatta buzlanma olayı... Hele de kış mevsiminde yollarda meydana gelen gizli buzlanma... Arabanızı çarparsınız, istemeden, işin yoksa uğraş dur sonrasında, tamirci tamirci gez.... Sade o olsa iyi, kayarsınız, düşersiniz, kafanızı gözünüzü yararsınız... Bir tarafınız kırılır... Kış boyu yatarsınız yataklarda, hele de yaş ileri ise iyileşmeniz de zordur...
Bir de yürek buzlandı mı, o daha da kötüdür... Çevrenizde vardır illaki yüreği buz tutan insanlar, duyarsız yaratıklar... Bir insan ölmüş, vahşice, bir kadına saldırılmış, bir çocuğun ruhu zedelenmiş, onlar için hiç bir önemi yoktur, bunu yaşatanların ve yaşananların... Yürek buzlandı mı, kolay kolay o yüreğin buzları da erimez... Sevgi pompalamak lazım o yüreğin içine...
Devletlerin başında ki bir çok insana bakın, bakın ve görün yüreklerinin buz tuttuğunu, duyarsız bir hayata sahip olduklarını... İnsanlara da eziyet etmeye, diğer canlılara da eziyet etmeye bayılırlar bu zavallı yaratıklar... Acıdan, yokluktan, savaştan beslenirler... Akılları çıkar dünya eğer ki barış dolu bir ortama doğru gidişat tutturursa...
Buz tutan yüreklerden, kayar gider insanlar, kayar gider bütün varlıklar... İnsanın bir kıymeti olmadığı gibi, başka hiç bir canlının da kıymeti yoktur. Allah korkusu ve sevgisi yok olunca yürekten insan denen varlık pusulayı şaşırır illaki...
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta