Gitti..
Gidişini durdurmak için hiçbirsey yapamadım.. Belki ertelemek için bir kaç cümle edebilmişimdir ama gitti, beni orada öylece bırakıp gitti..
Herkesin bir şeylerin kıyısında durduğunu bilecek yaştayım. Ama zor olması zoruma gitmediği anlamına gelmiyor.
Çünkü en çok ta gidemezdi , bilirdim , emindim aslında..Ama gitti..
Aklımda bir yığın hayal kırıklığı , inanmışlığım, çocuk yanlarım, o varken bana hiç birşey olmazlarım, kadınlığım hepsini yükleyip omuzlarıma, korkusuna sığındı ve gitti..
Çünkü benim sevdiğim adamlar hep gider, babamdan bilirim bu hissiyatı..
Korkmasa, köprüleri bile yakardım, çünkü diyorum ya; aşkın içinde en çok korkunun hissedildiği yaştayım ve çok seviyorum ..
Gitti.. O gittiğinde uzun süre boğuldum , havasızlıktan, insanlardan, sigaradan, aglamaktan.. Tabi boğduğumda oldu, anıları, fotoğrafları, şiirleri, şairleri, kitapları, camı çerçeveyi, annemi ..
Bu yüzdendir ki , içime attığı mikrobu bütün dünya ile paylaşmalıydım. En çok o ara dağıldım sanırım... Aşkın paylaştıkça çoğalan bir şey olduğunu da o zaman öğrendim..
Kabullenmek zordu ama zorundaydım , çünkü o ardına bile bakmadan, tek kelime etmeden gitti..Çünkü gitmek , kalmaktan daha kolaydı, daha basit.. Hem ben de gidilebilecek kolaylıktaydım..
Sonra ne mi oldu?? Gittiğini hemen anlamadım. Nasılsa dönerdi, nasılsa bir yolunu bulur bunca zaman arardı, annesi haklı mı çıkacaktı, yok hayır tabiki bensiz yapamazdı. Biz birbirimizi çok seviyorduk ya, mutlaka bir araya gelirdik.....
Hiçbiri olmadı. Ölüyorum sandım. Gerçekten öyle sandım. Duvarlar açılıp kapanıyordu, duvarlar beni yutacak gibiydi. Yaşamamın tek nedeni onu merak ediyor olmamdı.
İyi miydi, mutlu muydu, gülüyor muydu, beni özlüyor muydu, acı çekiyor muydu..
Somut acılarım olsaydı misal tenimde nasıl ölmediğime şaşırırdı.. Ama ölünmüyordu. İşte bunu anlamam daha kötü olmuştu.
Fakat o da hiç anlamamış, hiç farketmemiş ; ben ona alışmıştım.. İnsan bir şeye alışınca onun için özel bir şey yapmaya çalışmıyor. Yaptığı her şey özel oluyor. Yatağın sol tarafında yatmam, kahveyi iki , çayı şekersiz içmem, her sabah 8.30’ da işte olmam gibi bir şeydi o , benim için...
Bayağı bayağı sevdim ben onu.. Üstelik ilk kez inandım , bir erkeğin beni değiştirmeden sevebileceğine. Hoş değiştirmeye hiç çalışmadı ama sonuç olarak sanırım sevmemişte..
Çünkü insan bir yolunu mutlaka bulurdu..
Bense her gece oturup onun için ağlamayı hiç ihmal etmedim.
İnanmak istemiyorum bu sessizliğe; aklım kalbimle savaş halinde, ve yorgunum..
Ama insan beyni çok başka, kalbin acısada yine o varmış gibi yaşıyorsun.. Misal o varmış gibi saçlarımın bir tarafını tokayla tutturuyorum, pembe pijamalarımla ona fotoğraflar çekiyorum.. Tanımadığım numaraları yanıtsız bırakıp, arabada sol kolumu içerde tutuyorum..
Ah gururum! Seni terketmek belki kolay değil ; ama O yine gelse ve ne derse yine inanmaya hazırım şişenin dibinde balık olmaya, onun adını kol saatimin kayışına yazmaya, onun sesiyle her gece sabahlamaya..
Peki ya şimdi, nereden başlamalı bir yarayı kapatmaya??
Kayıt Tarihi : 1.5.2021 02:17:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!