Yoğuruyorsun,
Arzularını ilmik ilmik;
Düşlerinde savrulan un,
Bedenimin sihirli ışıltılarıyla ıslandığında;
Hadi gelsene diyorsun.
Bilicinin beşiğinde,
Tepeden dibe, dipten tepeye
Ateşe sürülmeye koşuyorum;
Tılsım çınlamaları peşinde,
Daha eski defterleri bile kapatmadan.
Perde üç, elde var dört.
Çağıranım bu değil diyorum,
Ben değilim yoğrulan;
Yanlış numara çevirmiş olmalı,
Ben düşmüş olmalıyım.
Fırtınanın köpüğünde gül açmaz diyordun;
Gülün göbeğinde fırtınalar patlar,
Kurumuş kusurlara su verilirmiş.
İş başa düştü, gitmeliyim;
Yeşerttiğin Kusurlar köklenmeden;
Kahkaha kırıkları balkonda kalsın,
Kitaplarımız birbirine karışmadan,
Adın yuvalanmadan dilime;
Gitmeliyim.
Yanlış numara düşmüş,
Yanlış adrese gitmiş olmalı bu mektup;
Çekip gitmeliyim yırtılıp atılmadan.
Sonsuz enerji, ya rap! ..
Daha hangi çağrıya tuz,
Hangi hamura maya olacağım söyle;
Hadi söyle, fısılda;
Seslenmeye terfi ettiğimi söyle,
Çağrılandan çağırana geçtiğimi.
Datça’da bir otelde yazıyorum bunları,
Dutdibinin az ötesinde;
Eylülde aşk başkadır’ı geçmeden sağa dönünce.
Düşlerimde un savuruyorum,
Azganın sularına karışıp gitsin diye.
Hilmi Kayıhan
18/10/2006 Datça
Kayıt Tarihi : 19.10.2006 23:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

TÜM YORUMLAR (1)