Bahanelerin arkasına sığınarak gittin...
Hani yüzüme son kez bakmaya bile cesaret edemedin ya, en çok da orası yakıyor içimi.
Bir vedaya bile değmeyecek kadar mı yorgundu kalbin?
Bir “elveda”yı bile çok mu gördün bana, yoksa susarak gidişin mi daha kolay öldürürdü beni.
Gidişin…
Bir kapının yavaşça kapanışı değil, içime ansızın inen bir duvar gibiydi.
Ve ben hâlâ o duvarın öteki tarafında seni bekliyorum.
Bir ses, bir nefes, belki bir çığlık…
Ama gelmiyorsun. Çünkü gidenler dönmez, değil mi?
Senin seçtiğin yoldu bu.
Kendince haklı sebeplerin vardı belki.
Ama unutma, bazı bahaneler kalpten büyük gelmez.
Bazı gidişler, sadece ayaklarla değil, ruhla olur.
Sen sadece yürüdün… Kalbini burada bırakarak.
Zamanla unuturum sandım…
Unutamadım.
Seninle yaşanmamış her ihtimal, hâlâ içimde kanıyor.
Birlikte susacağımız geceleri, aynı uykuda yitip gideceğimiz sabahları…
Yok sayarak gittin.
Beni eksilterek, kendini hiç sayarak....
Şimdi herkes senin gidişine bir isim koyuyor: ayrılık.
Oysa ben ona “yarım kalış” diyorum.
Çünkü sen hiçbir zaman tam olmadın bende.
Çünkü sen hiçbir zaman son sözü söylemedin.
Bir gün sorarlarsa bu hikâyeyi,
“Gitti…” derim.
“Gitmekle kalmadı, sustu… Unuttu… Ve bir daha ama hiç aramadı.”
Ama sen…
Bir gece ansızın, başka bir sokakta bir gölgeye benzerken,
Kalbini koyduğun o ilk adımı hatırlayacaksın.
Ve anlayacaksın:
Vedalar sadece kelimelerle değilmiş,
Vedalar bir suskunlukmuş....
Vedalar bir yok olmakmış.....
Benimse sana dair son cümlem eğer, ki
“Gitmeyi seçtiysen, dönme cesaretin de olmasın.”
Kayıt Tarihi : 2.7.2025 01:20:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
TÜM YORUMLAR (1)