Git… sanki gidince, zaman mı duracak?
Git… Sen gitmeyince, ne olacak?
***
Uzak zamanları anımsamak zordur.
Film seyrederken, yanımda oturuşun aklıma geliyor.
Filmden tek bir sahne hatırlayamıyorum.
İstanbul’un iki kişilik koltukları olan, küçük sinema salonları aklıma geliyor.
Kocaman, bitişik koltukları olan; küçük sinema salonları!
Kocaman iş merkezlerinin içerisine hapsedilmiş karanlık odacıklar.
Elini tutmamı istiyor karanlıklar…
Karanlıklar, davetkâr koca karılar kadar cömert.
Onlar kadar gösterişsiz… silik!
Uzak zamanları anımsamak zordur.
Hele hafızalar yerine getirmek istemiyorsa.
Bir plağı, ortasından dinlemek kadar çıldırtıcı…
Bir şarkıyı, en güzel yerinden sonra başlatmak kadar anlamsız.
Bir hayatı topyekûn hatırlamak kadar; imkânsız!
***
Git… sanki gidince, zaman mı duracak?
Git… Sen gitmeyince, ne olacak?
Hafızam beni yanıltmıyorsa diye başlayan cümlelere ancak mahkeme tutanaklarında rastlanabilir…
Sanıyordum!
Öyle değilmiş.
Hiç unutulmayacak olanlar için söylenen sözlere böyle başlanıyormuş.
Yaşanırken; bunu hiç aklımdan çıkaramam sandıklarınıza, böyle başlanıyormuş.
Hafızam beni yanıltmıyorsa…
Yanıltıyorsa; yan o zaman!
Ateşlere attığın; yaşamının, geçmişinin, hafızanın yanında…
Yan tükeninceye kadar.
Geçmişinde sen olan, her şey yandığına göre; sen de alev al gitsin!
Şimdi düşünüyorum da, sığınacak hiçbir yerimiz olmadı bizim.
Vites değiştirme süresi kadar kısa elele tutuşacağımız bir kaporta altımız…
Dudaklarımız duyuncaya kadar öpüşebileceğimiz bir çatı altımız.
Kimsenin olmayan bir ağaç gölgemiz…
Bir dağ başımız…
Sotamız…
Kaybolacak kadar gidebilecek bir yolumuz…
Olmadı bizim!
Şimdi bunların hesabını vermemiz isteniyor.
Acımasız bugünler, geçmişimizden hesap sormaya kalkıyorlar.
Sadece; uzak zamanları anımsamak zordur diyebiliyorum.
Sadece; dün olanları açıklayamıyorum.
Bilseler, seninle ilgili tek kareyi kaçırmadığımı.
Bilseler,seninle gittiğim hiçbir filmi seyretmediğimi.
Bilseler, seni ne çok sevdiğimi.
Gitmek üzerine konuşabilirler mi benimle?
Git… sanki gidince, zaman mı duracak?
Git… Sen gitmeyince, ne olacak?
Bana seyretmediğim bir film hakkında sorular sorun…
Bir vites değişimi zamanların…
Köhne bir çatı altının…
Yana yıkılmış koca bir çınar gölgesinin…
Köroğlu’na ait olmayan bir dağ başının…
Kimsenin hiçbir zaman uğramadığı bir sotanın…
Kaybolmak gerekirken kaybolamamanın…
Hesabını sorun.
Bilmediğim, ama bilmem gerektiğini bildiğim, kaybolmuş dedikleri her zamana verdiğim cevap gibi…
Yine seni anlatayım!
Sonra onlar bana gitmelerin hesabını sorsunlar.
Ben onlara bakıp… Susayım!
Kayıt Tarihi : 10.8.2006 23:50:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!