Devrimci bir Mecnun gibi çölden sıkılmıştım. Leyli, Leylai bir metropol isitiyordum. Geceleri gözlerine benzeyen, gündüzleri sözlerine, sevgine benzeyen. Sensizliğin kalabalıklığı gibi beni benle kaybeden, çıkmaz özlemler sokağında kayboldum, üstbenliğimle kendimi bulduğum seviler kentisin.
Heyecan doluydu, ılıman bekleyişin sınırındaydım.Gözlerin Leyla , sözlerin Şirin, tavrın aslımı onaran Aslı, nazların kurulu sevda saatim Nazlıcan gibiydi.
-Büyük aşkların mevsiminde seni yazgımın yazına almıştım. Bir kerenin içindeydi.Bir kere bağlanmıştım.
-Ama, fethi zor İstanbul’dun. Fatih’in olmak için önyargı surlarını çevreleyen sırlarının, diyemediklerinin, anlatamadıklarının, içinde kaynayan volkanın sessiz kitabını okumalıydım. Tavırların surlar gibiydi. İçinde içinin dehlizleri vardı. İçindeki çocuğun doyumsuz salatası vardı.Ben vardı, benden başka arayış çeşitlemelerin vardı.
-Gam gemilerimi karadan yürüttüm.Hüzünlerimi görmeden sana geldim.
kızıl kızıl dağılıyorsun elimde kalıyor iki nokta
atıp kırmızı bir gül kalbimin tam ortasına
kaçıyorsun mevsimlerden mevsimlere
tahtı çalınmış bir padişahım oysa
kayboluşunu arayan hesapsız yolculuklarda
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta