Sevgili varlığı az önce gitti...Yokluğunun ilk sancıları vurmaya başladı...Sevdiği gitti günün ilk ışıklarıyla...En güzel sevgilerini yüreğinin en derinine yerleştirerek sevgi mabetlerinden çıktı ve gitti...Alnına o en sevdiği, en sahiplenici öpüşünü kondurarak gitti...En çok da o an zorlandı uyur taklidi yapmaya...Oysa bütün gece gözlerini ve ruhunu karanlığa ve sessizliğe bürümemiş miydi? Sessizce,derinden akıtmamış mıydı gözyaşlarını içine...Ne zormuş konuşmak isteyip de konuşamamak, sarılışına cevap verememek, gözlerinde kaybolup da tenini ruhunda hissedememek...Ömrünü adadığı sevgili varlığıyla son saatleri ne zormuş...Sessiz kalmak ne zormuş, tüm gece benliğini uyku tutmamışken uyur taklidi yapmak ne zormuş...Ama mecburdu...Yoksa gönderemezdi sevdiğini...Gidişine seyirci olamazdı...Uğurlayamazdı onu...Yüreği elvermezdi... Yüreği önüne serilirdi tüm gidiş yollarının...O yüzden kendi içinde yaşadı bu veda gecesini...Sessiz tiyatro misali kendi perdesinin kendine düşen rollerini oynadı tüm gece...
Gidişiyle gelişini hatırladı...Hayat tesadüflerden ibarettir dedi kendi kendine...Kader...Onun kaderi de buymuş işte...Onun kaderi sevgili varlığıyla yasak bir sevdaymış...Ama bu yasak sevdaya gözü kapalı girmemişti ki...Yasak olduğunu bilmiyordu...Evli olduğunu bilmiyordu...Bilse kapılır mıydı bu sevdaya? Bilemedi...Mantığıyla duyguları çatıştı...Ama kapılmazdı heralde, evli olduğunu öğrendikten sonra onu göndermeye çalışmazdı yoksa...Ama gönderememişti uzunca bir süre...Sevdasını gönderememişti...Her gece onun eşiyle olduğunu bilmenin acısına rağmen yine de gönderememişti onu, vazgeçememişti sevgili varlığından...Durdu...Düşündü...Acaba bu vazgeçemeyişin sebebi neydi? Bencillik mi yapmıştı yoksa sevgili varlığı için sencilliğe mi bürünmüştü? Galiba ikisi de...Onu yarı yolda bırakamamıştı...Ondan güveni ve huzuru alamamıştı...Ondan hep yaslandığı omuzunu çalamamıştı...Ona kıyamamıştı...Sevgilerine kıyamamıştı...İkinci kişi olmayı bile tüm acısıyla kabullenip yanında durmuştu hep,yanında olmuştu canında olan kişinin...
Zamanla sevgileri köklenmiş, sevgili varlığının evindeki sorunlar çoğalmıştı...Ve bir gün...Kapıda belirmişti sevdiği, elinde ve yüreğinde valizleriyle...’Sana geldim sevgilim, bize geldim...Temelli geldim...Ayrılığın acısını varlığımızla gidermeye geldim...’ diyerek gidişinde yaptığı gibi alnından öpmüştü onu tüm içten sıcaklığıyla...Sevilmenin ve sahip çıkılmanın o eşsiz hazını hissettirmişti yine...Buna rağmen git demişti o gün de, yüreği gelişinin sevincindeyken dilinden farklı akıyordu cümleler...Korkuları ve hayatın gerçekleri akıyordu...Yarım ağızla git diyordu aslında gelişiyle dünyalar onun olurken...Ve gitmemişti sevgili varlığı, gönderememişti....Ta ki çocuklarının hasreti derinden vurana kadar...Ta ki eşi çocuklarını ondan koparana kadar...Tüm çevrenin, herkesin dediği ağır, hakaret dolu sözleri sevgisiyle kaldırabilmişti ama bu vebali taşıyamazdı...Sevdiğinin çocuklarından kopuşuna sebep olma vebalini...O filmlerdeki yuva yıkan kötü kişi değildi ki...öyle olsaydı onu yürek yuvasından çıkartıp kendi yuvasına, ailesinin yanına gönderir miydi yüreği kanarken...Yüreği acımıyordu gönderirken, resmen kanıyordu...Paramparça olup oluk oluk dışarı akıyordu yüreği...Gözlerinden kan akıyordu...
Vebal...Yüreğine yük olan ve sevdiğini göndermesine yol açan o ağır vebal...Oysa sevginin vebali olur muydu? Sevgi günaha açar mıydı? Sevgi yasakla yaşar mıydı? Sevgiyi yormaya, sevgiye acı çektirmeye ne hakları vardı? Böylesine güzel bir sevgiyi hem de...Sevgisine kıyamadı, sevdiğine kıyamadı...Onu gönderdi...Canı yana yana, yüreği kanaya kanaya onu gönderdi...En zor görevi aslında sevdiğine vermişti...Gitmek...Gidişin sorumluluğunu ona yüklemek...Gidiş acısını taşımasına göz yummak...Ama mecburdu gidişini sağlamaya çalışmaya...Göndermese gitmeyeceğini biliyordu....Gidişini kolaylaştırdı sevdiğinin...Sevdiğini azat etti...Yuvasına gönderdi...Yüreğinden kopardığı kırmızı sevda kurdelasını bir paket misali sevdiğine sarıp onu eşine gönderdi...Onun acısıyla yetinmeye çalışacaktı bundan sonra sevgisiyle...Onun acısı bile güzeldi, sevda dolu...Ve geride kalışının sevgi dolu acısını yaşamaya başladı...
Adettendir,seven vurulur
Sevilenindir gurur
Sevgi dolu dizgin
Sevgi içten
Sevgi savunmasız