2oo1 yılının Eylül ayının bir gününde arabamla Istanbul’un Beykoz ilçesine akraba ziyaretine gittim.
Akraba ziyaretinden 15.oo sularında evime dönerken arabama iki damacana su doldurup yola koyuldum.
Paşabahçe civarında bir anda çok bildiğim yolu şaşırıp yanlış yola saptım.Anladığımda da çok geç olmuştu.
Yolu takip edip giriş çıkış bağlantı yolları aradım ama nâfile dağın içinde kalmıştım.Kuş uçmaz kervân geçmez bir yerde buldum kendimi.Arabayı durdurup düşünmeye başladım dua etmekten başka çarem yoktu.
Tekrar yola koyuldum biraz ilerledikten sonra karşıma beyaz büyük Namaz başörtülü, şalvarlı bir teyze çıktı.Israrla ellerini kaldırıp durmam için işaret veriyordu.
O anda durmadım 10 mt ilerledikten sonra durdum ve o Teyze yanıma gelip "kızım bizim arabamız bozuldu bize su verir misin"diye sordu bende "tabii ki Teyzecim arabanız nerde"diye sordum oda "ilerde sen arabayla git bende gelirim yavaş yavaş"dedi. Arabamla biraz ilerleyince arabayı gördüm mavi murat marka bir arabaydı.Arabanın yanında karı koca birde çocukları çaresiz bir şekilde dağın içinde yardım bekliyorlardı.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta