Dökme ey işçi, alnındaki teri harca, ziyan olur,
Zira bu devirde, açılan yaraya olmaz derman ferin.
*
Bu gri duman, göğün süsü müdür bilinmez,
Yoksa üstümüze çöken, nefes kesen yaman mıdır.
*
Sert rüzgarından, bağrım olsa da dilim dilim,
Çünkü asırlardır, sineleri ezer o katı lisan bilin.
*
Dehşetle titrer vicdan, işitince çarkın sesini,
Korkuyla yutar, kimin boğazında kalsa o lokma bilsen.
*
Irgat, yorulmak için tarlayı sürmesin beyhude,
Bir başak vermez, bin tohum dökse de harman zaten.
*
Senin kaderine benzer, bir yazı çizemez kâtip,
Deftere bakmaktan, inse de nazarlara zifiri hatip.
*
Çehreni anarken, bakışlarım donuklaşsa n'ola,
Abes değil, ekmek umuduyla mermere sürmek boya.
*
Dert çağı, esirgeme garip döşüme vuruşlarını,
Erdemdir taşımak, soğuk zindanda sırta hırka.
*
Yürek! Bir duruşunla kes şu gurbet acısını,
Açım, bir kerecik şu çölde benim için kırıl somun.
*
Patron şatafatı ister, ben senin nasırını,
Zengine havyar yemek hoş gelir, fakire kupon.
*
Senin semtine, her an durmadan yükselmekte,
Vurgun yemiş sanki, o dev cüsseli yığın fason.
*
Toz olup, harç yolunu tutsam inşaatından,
Çünkü hasmımdır orası, yığılmasın o yana koton.
*
Onun nasırını, öpemeden göçersem eğer yarenler,
Tuğla yapın bedenimi, sunun müteahhite sağlam kefen.
*
Çınar dikbaşlılık ederse, dozer vuruşuna,
Gidip köküne kastetsin, ezerek, yıkarak hemen.
*
Emmek diler emeğin iliğini, meğer bir düzen ile,
Demir filizin şekline girip de, kandıra bile.
*
Kirli yüzünü, belli etmiş cümle aleme,
Köle kılmış sermayenin emrine, tabi çile.
*
Hürriyetin asıl katili, seçkin zümre rüyası,
Onun yalanları, mazlumun ocağına döker hile.
*
Kurmak için yeniden, o sömürü çarkını,
Hırsındandır ki, fışkırtılmış yeşil kırdan fide.
*
Zulmün bir dipsiz kuyu imiş, bu devranda,
Yetmiş ondan, binlerce gecekondu hanesine hibe.
*
Şaşkınlıkla, dişin sıkar kim duysa bunu,
Temelinden verdiğin, kriz günü halka sunu.
*
Yandaşı zehir yutsa, olur ona bal-şerbet,
Muhalifi bal yutsa, zehir zemberek olur sepet.
*
Değince gölgesi, kararır bin umut dünyası,
Rant almak için, serpilince saf zemine servet.
*
Rantçının kasasına girmek için hiç durmadan,
Kafasın duvardan duvara vurup, gezer serseri eşek.
*
Parça parça, arsanın bağrına ister salmak kir,
Dönmez o ihaleden, olsa bile lime lime demir.
*
Söylevi, yalanın tekrarını şifa bilir suçlu,
Kimi ayyaş uyanmak için, yüzüne çarpar suyu.
*
Ey sefalet, ey kara baht, kurbanınım,
Donup nefesi kesilmişler, diler bir sıcak börek.
*
Sensin, o kriz gecesinde felaket kuyusu,
Zararının kırıntısı, yetermiş yerliye ve yabancıya uyku.
*
Fabrika bacasından, kat kat is iner,
Gerekse, mezarını kapatan ustaya söyler.
*
Ürküntü vermiş yokluk, yangını kavruk sineme
Var gümanım, yardım fonundan serpe o aleve bilye.
*
Seni yererek, çamura dönmüş ozanın lafları,
Güz sağanağından, olmuş birer katı file.
*
Hesap günü, gaflet döşeğinden kalkıp,
Alın terine hasret, uykusuz göz dikince bakıp.
*
Dileğim odur ki, nasipsiz kalmayayım divanda,
Adalet musluğundan, aksa da bana yine hile.
*
O gökdelenler ki, yükselir arşa birer mızrak,
Delmek için bulutu, yerine koymak ister kısrak.
*
Ne nehir akar şen şakrak, ne kuş uçar şevk ile
Sanki tabiatın soluğunu kesmiş, boğan tarak.
*
Bir yeşil yaprak görse, ezer silindirler,
Acımaz, filize düşmandır, taş kalpli beyler.
*
Şehirler birer tabut, sokaklar dehliz gibi,
İnsanı canlı canlı gömen, bir mezar dibi.
*
Ağaçlar küsüp gitmiş, kuşlar terk etmiş diyarı,
Geriye kalan sadece gri, ruhsuz, soğuk beyaz.
*
Ey kalem, yazma artık, lalelerden sümbülden masallar,
Gerçeğin kendisidir, suratına çarpan sert beton.
Kayıt Tarihi : 1.12.2025 01:27:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!