Sonbahar akşamıydı, diğer sonbaharlardan farksız hüzünlü bir akşam. Dışarıda ıslatmayan bir yağmur, insanın içini ısıtan bir rüzgâr vardı.
Kapı açıldı, O belirdi.
Yere kadar uzanan şalı, kırmızı bluzu, siyah eteği ile her akşamkinden farksız oradaydı.
Farklı olan bir şey vardı aslında; göz kapaklarındaki pudra ve yanaklarında ki belirgin makyajı. Ne yaptıysa saklayamadığı bir şey vardı, ağlamıştı, gözlerine oturmuş kan yalanını örtmesine engeldi.
Muhakkak sonu yaşamak ağırdı, ağlaması doğaldı. Yadırgamamıştı bu kızarıklığı.
Her zaman oturdukları masaya oturdular. Birer sigara yaktılar, sonra bir tane daha. Konuşmuyorlardı.
Hâlbuki evden ayrılırken anlaşmışlardı; bitirilmesi gerekenleri konuşacaklardı. Sebepler, yanlışlar; sonra çekip gideceklerdi. Ayrı yönlere ilerleyecekler bir daha karşılaşmayacaklardı.
Erkek gücünü toparladı. Sigarasından bir nefes daha aldı. “ Neden neden böyle oldu, neden bitti aşkımız? Başlarken böyle anlaşmamıştık, iyi veya kötü anları beraber karşılayacaktık, bir birimizi kırmayacaktık. Neden? ” dedi. Neden böyle bitmesi gerekiyordu.
Başını önüne eğdi. Gözlerinde iki damla yaş, şarkılara inat, güçsüzlüğünü en belirgin haliyle sunmuştu.
Sustu. Bir sigara daha yaktı. Sevdiğinin gözlerine baktı. Elini sıkıca kavradı. Başını önüne eğdi. Gözünden akan bir damla yaş diğerinin eline düştü. Sert bir hamle ile elini bıraktı. Korktuğu neydi? Masadan kalktı. Yavaş adımlarla kapıya yöneldi. Kulağı arkada bir ses bekledi. Kapıyı yavaşça açtı. Son kez arkasına baktı. Döndü. Yağmurdan ıslak, sokak lambalarının mat ışığının aydınlattığı sokağa karıştı.
Aceleden midir paltosunu, sigara ve çakmağını masada bırakmıştı. (Çakmak; sevgilisinin yaş gününde hediye ettiği gümüşümsü renkte, bir mutlu günden hatıra.) neden bırakmıştı. Dönemedi, nedensizdi. Umutlarını geride bırakıp yağmurun daha bir ıslatmasına aldırmadan soğuk kaldırım taşlarını adımladı.
Sonrası; ben de tahmin edemiyorum. Belki döndü geriye.
Belki üç beş gün sonra bir telefonla irkildi. Gelen telefon sevgilisine aitti. Kalan palto sigara ve çakmağı sebep göstererek vermek için aradı.
Ya da sevdiği koşar adım yetişti ardından ıslak bedenine paltosunu sardı adamın. Sarıldılar birbirlerine
Kim bilir. O gecenin sabahında ölü bulundu adam, bir köprü altında ıslak, aşırı alkolden.
Kadın ya da evin banyosunda kolları kesilmiş, kanlar içinde.
Gerçek tek gerçek artık hiçbir şey eskisi gibi değil.
Kayıt Tarihi : 31.8.2007 22:23:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
hikaye bu antolojiye kısa hikayeler bölümü eklensin :))
TÜM YORUMLAR (1)