Paris'te doğan Nerval iki yaşındayken, annesi Silezya'da vefat eder. Babası, Napolyon'un ordusunda askeri doktordur. Amcası, Antoine Boucher'in yanında; Valois bölgesinin kırsal kesimi olan Mortefontaine'de yaşar. Babasının 1814 yılında savaştan dönmesi üzerine tekrar Paris'e gönderilir. Birçok defa, Valois tarlalarına geri dönen Nerval, Valois şarkıları ve efsanelerini bu dönemde yaratır.
Çevirmenlik hevesi, Goethe'in Faust (1828) eseriyle başlar ve bu O'nu ünlü eder. Goethe'nin de takdirlerini alan Nerval, 1840'lı yıllarda da Heinrich H ...
Bir hava bilirim, dünyalara değişmem:
Bütün Rossini, Mozart, Weber sizin olsun.
Çok eski bir hava, ağır, hazin, muhteşem;
Yalnız ben duyarım onda ne varsa füsun!
Ne zaman o havayı dinliyecek olsam
Küçük kız, güzel kız, yalvarırım sana;
N'olur bırak beni, bakma boşuna,
Yüreğini tazelerim diyorsun,
Yaralıyım, üzgünüm, acılıyım,
Gençliğini tüketmiş solgun alnım
Mutluluğa gülemez görmüyor musun?
Nerde bizi seven kızlar
Hepsi kara topraklarda
Daha şen daha gamsızlar
Daha güzel bir diyarda
Meleklerle beraberler
Garibim, yaslıyım, yok derdime çare bulan,
Kalesi elden gitmiş Aquitaine'li beyim ben:
Bir tek yıldızım söndü, darmadağın sazımdan
Karasevda'nın kara güneşidir akseden.
O mezar gecesinden, ey tesellim bir zaman,
Tanrı Kneph sarsıyordu evreni titreyerek:
Ana İsis, o zaman doğruldu yatağından,
Baktı şöyle yabani kocasına bir zaman,
Ve parladı öfkesi yeşil gözlerinde pek.
"Bakın, dedi ana, densiz yaşlı, uyuyor pek,
Güzel günlerin işte ilk sesi
Toz, mavi gök ve ışık huzmesi,
Al al duvarlar, uzun akşamlar,
Henüz yeşil yok; kızıla çalan
Bin akis, süzülüp yapraklardan
Dalları, ağaçları süslüyor!
Kim ki güneşe sürekli bakıp durur
Siyah bir lekenin uçtuğunu görür
Gözlerinde, çevresinde ve havada
Bir zamanlar çok genç ve çok gözüpektir
Utkuya bir an sabit gözlerle baktım;
Genç kız yanımda sekerek,
Kuş gibi şakrak ve canlı
Geçti, elinde bir çiçek,
Dilinde yeni bir şarkı.
Yalnızca oydu belki de
Boynun esnek ve uysal, peki bu dik baş nedir
Yüreğinde bunca kin neden? diyorsun bana;
Attığı mızrakları atarım tanrılara
Çünkü kanım ve soyum öfkeli Antée'dendir.
Alnımdaki kızıllık dudağının yeridir,
Anımsar mısın DAPHNE, eski bir şarkı vardı,
Çınar, mersin ve defne dalları eteğinde,
Zeytinlerin, titreyen söğütlerin dibinde,
O sevda şarkısını söyleyip dururlardı? ...
Anımsar mısın, büyük, loş bir TAPINAK vardı,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!