Bilmem kaç bininci kez hayatın kendisine hazırladığı, profesyonelce planlanmış bermuda şeytan üçgeni çözülmezliğinde oyunlardan biriyle karşı karşıyaydı gene genç kadın…
Sevmek istiyordu yeninden.Bunun imkansızlığına inandırmışken hem de kendini.Çok şey söylüyorlardı arkadaşları. Bedenin ve beynin kimyası, ruhun ihtiyaçları vs vs…
“Hepsinin canı cehenneme! ” diye geçirirdi her defasında içinden. Onun tek istediği, artık çok yorulduğu bu yaşam keşmekeşinde, yalnız yaşadığı evine geldiğinde, yıllardır görmekten bıktığı duvarların soğuk selamsızlığına nispet, orada, burada, her yerde baktığında, Dünya’yı bile unutturacak, bir çift aşkla ışıldayan bakış, tuttuğunda artık buzulları kıskandıracak donmuşlukta ki içsel soğukluğunu eritecek sıcacık bir el ve gene bin asırdır yasakladığı gözyaşlarını, sarıldığında şelale gibi pervasız ve delice akıtabileceği, güvenli bir omuzdu…O matematiksel/kimyasal/biyolojik yaşamak adına değil, gitgide öksüzleşen soluk alışlarının anlam kazanması için, teklediğini düşündüğü yüreğinin yeniden mutluluğun ritimselliğiyle çarpması için sevmek istiyordu sadece! Aşık olmak!
Kabuk bağlanmayan yaraların kanamasıyla yorulmuş yüreğine, bir şans daha verme umudunun umutsuzluğuyla yola düşmüştü işte…Tanımadığı, tanımadığı kadar, gördüğünde de hiç ama hiç kanının kıpırdamadığı ısınamadığı biriyle…Bu ne deli cesaretidir, bu ne cahil gözü karalığı? Artık akıllı yorumlar yapmalar, analizler, fizibiliteler sonucunda kararlar almalar ve yola çıkmalardan bıkmış ve ısrarla red ettiği bir aptal oyunun başrol oyuncusu olmuştu bile! Geri dönemeyeceği sözler vermişti üstüne üstlük…”Aptal! ” Bu nidayı kaç kez attığını hatırlamıyordu içinden. Kaç kez yalnız kalıp kendini bir güzel tokatlamak istediğininse sayısı çoktan aşmıştı bini…Kendi kendini terapiye başlamıştı çaresizce.Abartıyordu belki de. Sevebilirdi, sevmeye çalışmalıydı en azından, çünkü o onu çok seviyordu ya hani? Hayatının en yapay ve zorunlu gülücüklerini takınıyordu onunlayken…sev-me-liy-di! Beyaz atlı şövalyeyi beklerse daha çok bekleyecekti…
Ne gaflet! ve hayat çoktan mesaiye çıkmıştı ondan önce...Onu gördü…O?
Kadının varlığının bile farkında olamayacağı bir ortamda, sağa sola gülücükler saçıyor heyecanlı bir şekilde konuşuyor ve aldığı her soluk, söylediği her sözcük, yaptığı en sıradan hareketiyle bile kadının düşüncelerini allak bullak etmeye esirleştirdiği yüreğinin çoktan zincirlerini kırıp hayal dünyasının aşkı/diyarlarında kanatlanıp şarkılar söylemesine yol açmıştı bile!
Hayat, başarılı mesailerinden birindeydi gene…
ne ayıldım
ne ayılabilirim
ne ayılmak isterim
başım ağır
dizlerim parçalanmış
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta