Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk,
O gün başucuma karalarla gel
Arkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk,
Tepende simsiyah kargalarla gel
Elinden, dal gibi düşerken ümit,
Ne bir hasret dinle, ne bir ah işit;
Kara gözlüm bu ayrılık yetişir,
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Devamını Oku
İki gözüm pınar oldu gel gayrı.
Elim değse akan sular tutuşur
İçim dışım yanar oldu gel gayrı.
Ayların sırtında yıllar taşındı,
Üstadın ölüm anında gelmeyen sevgiliye, hasret duyduğu sevgiliye çıkardığı bir davetiye,
Kaleme alınan şiirin bence tema'sı bu.
Işıklar içinde, nurlar içinde kalsın,
Ruhu şad olsun.
Necip fazıl a dil uzatan iflâh olmaz... Önce bir insana saygı duymayı öğrenin ölmüş bir adamın arkasından atıp tutmayın... gayet güzel anlatmış gel diyor gell... anlamayan angutta dinine sövüyor... karalama yapıyor.. neden pirim yapacağını zannediyor ahmak
Gel diye çağırmakta Üstat. Kimliği, fiziki özellikleri bilinmeyen bu sevgili hangi sebeple korkmuş da uçuk oluşmuş o da belli değil. Sevgilinin gelmesi istenilen zaman sadece ‘o gün’ diye belirtilmiş. Karalarla, arkasında çepçevre kızıl bir ufukla, tepesinde simsiyah kargalarla gelmesinin istenmesi şiirde ölüm temasının işlendiğini düşündürmektedir. Böylelikle yaşarken gelmeyen sevgilinin ölümle gelmesi istenmiş.
İkinci dörtlükte ise sevgilinin gelmesinden sonrasını tasavvur edilmiş. 'Elinden düşerken dal gibi ümit' dizesi âşığın ölüm anını temsil ediyor olmalı. Âşığın hasretini ve âhını dinlemeyecek, bir yaprak gibi esen rüzgârlarla gidecektir. Daha sonra onun kırık bir tekne olup dalgalarla gelmesi istenmektedir. Kırık bir tekne olarak dalgalarla geliş ile sevgilinin ölümü anlatılır.
Şiir gibi şiir denir ya öyle bir şiir.
Ruhu şad, mekânı cennet olsun.
Seğmenoğlu
Siyah elbiseyi matem alameti olarak giymek ve kara kargaları uğursuzluk sebebi saymak dinimizce hurafe sayılan şeylerdendir. Sanırım Necip Fazıl bey bu şiirini yazdığında ya bunları henüz bilmiyordu ya da bir çok şairin şiirde mübalağaya kaçma modasına uyarak bu gaflara imzasını atıverdi?
Allah-c.c- Kur'anda mü'minlere, "EY GÜNAH İŞLEMEKTE HADDİ AŞAN KULLARIM ! SAKIN ALLAH'IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEYİN! ÇÜNKÜ ALLAH, BÜTÜN GÜNAHLARI AFFEDER. O ÇOK BAĞIŞLAYAN VE ÇOK MERHAMET EDENDİR." buyururken, Necip Fazıl beyin bu ayetin manasını hiç kaale almadan "Elinden dal gibi düşerken ümit" deyivermesi de ayrı bir gaflet örneğidir.
Allah taksiratlarını affetsin.
Sultanü'ş-şuara (Şairlerin sultanı) ; Üstadı görmüş ve dinlemiş biri olarak, o aksiyon, fikir ve düşünce adamıydı. yazdığı yazı ve şiirleriyle toplumu harekete geçiriyor, insanların duygularına, hatta gelecekteki hayallerinin projelerini çiziyordu. İnanmış, adanmış bir dava adamıydı. Ruhu Şad olsun.
Üç günlük dünya için gayret üstüne gayret,
Ebedi bir yaşam için gayret yok hayret.
...
Gençliğine güvenip vakit çok erken derken;
Belki de elveda bile diyemezsin giderken!
...
Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes,
Ey kahpe rüzgar artık ne yandan esersen es.
Ah üstad neden böyle harika şiirler yazıp.
Kendimi işe yaramaz hissetmeme sebep oluyorsun?
Yüzün bir sebepsiz korkuyla uçuk,
O gün başucuma karalarla gel
Arkanda, çepçevre, kızıl bir ufuk,
Tepende simsiyah kargalarla gel
Allah rahmet eylesin şimdi yaşasa ne şiirler yazardı üstad.
muthiş
bu bahçe aşk bahçesi
mahsulü sevda
muhabbete gel
meşke gel
yok biçmen asla
tekin akay
üstada katkımız olsun..
Bu şiir ile ilgili 17 tane yorum bulunmakta