Güneş ufuktan,
Altın renkli ışıklarıyla,
Kaybolmuş,Akşamın karanlığı,
Gecenin habercisi olarak,
Her yanı kaplamıştı.
Dolunay haşmetiyle görünmüş,
Gümüş giysisini şehrin üzerine,
Atlas bir şal gibi,
Bir baştan bir başa,sermişti.
Bütün olanları,odamın camından,
Hayranlıkla izliyordum,
Ve atlas şal ile örtülü şehre bakarken,
Tarih boyunca yaşanan aşkları,ve,
Aşıkları düşünüyordum.
Ruhumda bir açlık duygusu belirdi,
İçimden bir ses,hadi bir aşk şiiri oku,
Diyerek beni dürtüyordu.
Yüreğimin derinliklerinden,
Anılarımın hayaletlerini uyandıran,
Bir aşk şiirini mırıldanmaya başladım.
Böyle cam kenarında,
Ne kadar bakındığımı anımsamadan,
Sabahın aydınlığının,yavaş,yavaş,
Ortalığa yayıldığını gördüm.
Anladım ki sabahı etmişim,
Gece sabaha varmış,
Gökyüzü,yıldızlarla bezeli elbisesini,
Üstünden çıkararak,Gün’ün,
Sabah ışıklarıyla dokunmuş,
Güneş desenli elbisesini giymesine,
İzin vermekteydi.
Böyle izlerken; geceyle,gündüzün,
Binlerce yıldır süren,
Nöbet değişimini,
Sabah güneşinin ışıltıları arasında,
Sarı saçları,mavi gözleriyle,
Hayalin beliriverdi aniden.
Şaşkın ama mutluluk içinde,
Güneş ışıkları içinde,
Bana bakmakta olan,
Gözlerinin maviliğinde,
Enginlere doğru,
Kanatlandığımı,
Hissediyordum.
Kayıt Tarihi : 6.1.2004 20:34:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!