Hayat;
Haram, haram, haram
Ve yeniden bir haram için
Gözleri, kirlenecek güneşlerin sarısında yıkamak…
Heyhat!
Bu mu karanlık yoksa kutsadığım,
Kirlenmiş yüreklerin ayıbını örten şu geceler mi?
Ardına sakladığı güneşin ilk kızıllığına kavuşana dek
O yaman rengin gizemindeyim,
Tanrı’ya konuğum, arşına komşuyum.
Birkaç köpek sesinden başka bir titreşimde yok;
Cesaretime dokunarak giden.
Yalnızım ama
O ilahi duruşun bir saniyesindeki huzur ile.
Kalabalıkların anlamsızlığını okuyorum,
Doğacak yıldızlar yüzlerini yıkarken
Ağlayan bir çocuğun damlacıkları ile.
Yalnızım ama
Masum yaşamların gölge düşmüş resmiyle;
Bir ben bakıyorum bir de sığındığım gücün gözleri.
Ayrılıklar uçurumlar kadar keskin, dipsiz
Ama heyhat,
Bu mu karanlık yoksa kutsadığım,
Kirlenmiş yüreklerin ayıbını örten şu geceler mi?
İnsanım, insanız
Ama dünün günahkârı, yarını cahiliyiz.
Her dokunuşumuzun adı vuslat;
Doğruya, fıtrata, edebe, ebedi olana değil,
Harama vuslat…
İs tutmuş cümlemiz, şefkat getiren merhabamız,
Kirliyiz, günah ile boyanmışız…
Hayat;
Günah, günah, günah
Ve yeniden bir günah için
Elleri kirlenmiş güneşlerin kızıllığında yıkamak…
Heyhat! Kendimize heyhat!
Biz mi karanlığız yoksa avucuna sığındığım;
Her karasında bin seda saklayan,
Ölümün ak resmini anlatan şu cüzzamlı geceler mi?
Kayıt Tarihi : 22.2.2009 00:09:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!