Tüm tasvirleri yaşama çıkan düş sağanaklarında
Hep bir aldatının kırık uhdelerini süreriz yüreğimize
İyileşmez bir aşkın çardağında unutuluşu sayıklar
Mor ışıklarla dans eden gecelerde aşkı kucaklayarak
Özlemin çürük ve yoksul teniyle sevişiriz.
Gök desenli bir dudaktan sızar yâri özledikçe aşk
Seyyah bir ömürdür inadına es geçtiğimiz
Aşkın kaldırımlarında yürürken üşür bedenimiz
İşte böylesi anlarda
Sevgiyle budanan tüm ağaçların gövdesine yaslanıp
İçimizi birilerine dökmek isteriz.
Biliriz ki yar,
O ağlama nöbetlerinin mahrem koynunda bir gökyüzümüz vardır
Kimi çıkrık olur derinlere iner,
Kimi içimizdeki yangın susuzluğunu gideremeden
Boş umutlarla yüzeye çıkarız.
Ölümdür sevişmek istediğimiz kimi,
Yüzümüzün kırlarında sert eser rüzgâr
Ve biz durmadan izini süreriz umudun
Kendi acılarımızla yoldaş,
Kendi yaralarımızla yaşar gideriz sırdaş.
Hayattır bu zorlu labirentin adı gülüm
Hızla tükenen bir ömürdür peşinden sürüklendiğimiz
Evrim döngüleriyle değişen bu insan coğrafyasında
Ruhumuzdaki değişimleri biz en çok
Fakir yüreğimizde hissederiz.
Sevda boyalı gecelerde düşle bundan böyle beni
Kapat sancılı bilinmezliklerin sayfalarını
Gecenin ıslığını doldurarak yürüyelim çocukluğumuza
Sokulalım gecelerin mor ışıklı gergefine
Sen bez bebeklerini çıkar kilitli sandıklardan
Ben karpuz kabuğundan yapılmış arabamla
Sevgiler taşıyayım sana aşkın nehirlerinden
Tutunalım erken inen akşamların sağrısına
Asalım yoksul olmazların mendilini rüzgâra.
Anlayacağın, ne sözcük bilsek, ne de ihanet
Kanamalı bir düş duvağıyla kessek yaşam rüzgârını
Sarılsak kendi içimizdeki o varsıl değerlere
Yutsak boğazımızdaki hüzzam lokmaları sevgiyle
İşlensek yeniden şekillere
Fişlensek umut olup seninle gülüm
Mor sayıklamalı gecelerde.
Bu sonsuzluk düşlerimizi karşılayan bir paravan olsa hayat
Kötülük kapı arkasında sırasını bekleyen bir oyun olmasa
Sokuldukça enginlerine gözyaşı dökmeyeceğimiz
Bir deniz olsa hayat,
Sarsa bizi uçsuz bucaksız mavisiyle
Çağırsak tüm çocukları o şefkatli koynuna
Ne acı bilsek, ne sancı
Olmasa ayrılıkların rolü bu oyunda
Bir alkışla yetinsek, bir yakarışla göçmesek
Ya da sevgi dolu bir bakış yetse gülmeye.
Kırılsın haydi içimizdeki faylar
Can bulsun gelişinle asırlardır uyuyan ölüler
Suskun bir sancı ol şu hoyrat dilimde
Asırlar ötesi bir yolculuktan geçerek seni buldum ben
Bu enlemi mutluluğa çıkmayan aşk ovalarında
Kızgın güneşler altında yıllardır dayanaksızdım
Bir dua ile dile beni yüreğine,
Tutunayım bir çırpıda insan varlığına.
Kayıt Tarihi : 17.10.2010 13:24:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Selahattin Yetgin](https://www.antoloji.com/i/siir/2010/10/17/gecenin-isligini-dolduralim-ceplerimize.jpg)
ŞİİR ŞAİRİN YÜREK SESİDİR
Dost yürekten dökülen dizeleri zevkle okudum
KUTLUYORUM
'hayat' ve 'sevda'yı konu alan başarılı şiirinizi beğeniyle okudum..Nesir havası hâkimdi daha çok..
tebrik ediyorum...
+10 puan
Abdulvahap Yıldız
Can bulsun gelişinle asırlardır uyuyan ölüler
Suskun bir sancı ol şu hoyrat dilimde
Asırlar ötesi bir yolculuktan geçerek seni buldum ben
Bu enlemi mutluluğa çıkmayan aşk ovalarında
Kızgın güneşler altında yıllardır dayanaksızdım
Bir dua ile dile beni yüreğine,
Tutunayım bir çırpıda insan varlığına.
Okumaktan büyük keyif aldım. Her dizesi bir başka güzel. Çok özgün, akıcı,Bol imgelerine rağmen imgelerle boğulmamış ender şiirlerden biri. Kutlarım...
TÜM YORUMLAR (7)