Gökyüzünün feryadıyla bölündü uykum,
saat üçü gösteriyordu gecenin tam ortasında.
Şimşekler çakıyor, gök inliyordu;
karanlık, aydınlığın çığlığıyla parlıyordu.
Yağmurla yükselen toprak kokusu
ölümü hatırlattı ruhumun derinliklerinde.
“Nedensiz ama gerçek, bugün son günüm olabilir” dedim.
Boğazım düğümlendi, nefesim kesildi.
Gözlerimden yaşlar süzüldü,
yağmura eşlik edercesine aktı.
Aklıma sevdiklerim, çocuklarım geldi;
“Ben olmasam, ne yaparlar?” diye sarsıldım.
Sonra gözümün önünde belirdi yüzler:
beni kıranlar, üzenler, yok sayanlar…
Birer birer toplandılar hafızamda.
Helallik ister gibi baktılar,
intikam almak istedim belki de bir an.
Ama içimdeki merhamet susturdu beni:
“Helal olsun, gidin artık” dedim usulca.
Birden tabutum geldi gözümün önüne.
Üzerinde yeşil değil, mor bir örtü vardı.
Sevdiğim renkti bu; garipçe gülümsettirdi beni.
Musallaya taşındım, tabutum usulca kondu.
Yanımda yalnızca evlatlarım vardı,
en çok onlar ağlıyordu başımda.
O an sordum kendime:
“Yaşarken kim vardı yanımda? Şimdi kimden medet umuyorum?”
Gözyaşlarım yağmurla yarışırken,
mezarımı gördüm, usulca yerleştirdiler beni.
Her kürek toprakla içimden bir şeyler koptu.
Derken gök gürledi, şimşek çaktı.
İrkilerek açtım gözlerimi;
gerçek gibiydi, ama bir hayalin içinden geçmiştim.
Ölüm vardı, unutmamalıydım.
Şükrettim binlerce kez Rabbime:
aldığım nefese, sağlığıma, uyanışıma.
Gün ağarmak üzereydi alacakaranlıkta;
ezan sesiyle ferahladı kalbim.
Duanın geri dönmediği bu vakitte
hepimiz için dua ettim;
yağmur eşliğinde, bu satırları okuyan herkes için,
tüm kalbimle kabulünü diledim Yaratandan
Kayıt Tarihi : 21.6.2025 13:57:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!