bir rıhtım bütün gemilerini yolcu etmiş
kalan denizciler bir kadın çığlığını bekliyorlar
bir çarşaf gibi serilmiş denizin ortasında
ayı gökten indirmiş bir keder yükseliyor
demek oluyor ki bu gecenin öteki yüzü
tükürülmüş bütün güneşler gibi bütün acılar baştan büyüyor
saat sekizi iki geçiyor, le mouffetard’da bir akşam baştan başlıyor
ben yalnızlığımda çoğalıyorum
bir kızın ismi değil, dişlerimin arasındaki
yüksek gerilimli bir akşam taçlandırıyor yalnızca yaprakları
derin bir soluk alıyormuş gibi dağılıyorsa sis
sisin altında yapraklanıyordur bütün acılar
hatırlıyorum evet, bir ormanda bir öksüz gibi bıraktım
en büyük ölümlerimi ben
duvarlar arasında bir peygamber yalnızlığı yaşıyorum
gün ortasında bu saatleri düşünmemek elde olmuyor
bir yıldız olmak mesela, kaymak arzusu gökyüzlerine
böyle karanlık gecelerde sönmeyen bir ateş yaratmak şiirlerden
bir kırık camı elimde tutma hissi uyanır içimde
demek oluyor ki bu gecenin öteki yüzü
bir daha açılmayan bütün kitaplar gibi bütün yolculuklar baştan başlıyor
saat sekizi üç geçiyor, le mouffetard’da bir akşam baştan başlıyor
ben hıçkırıklarımla bırakıyorum ağlayışlarımı
,
daima tutunacak bir şeye ihtiyacı var insanın
hele yalnızlıktan çatlayıp kırılıyorsa, bütün pişmanlıklar içinde
ben hiçbir hayalimi kimseye dayamadım, bu karanlıktan içre
vapurun ıslak camlarına ben çizdim bir kurbanın profilini
s.o.s : possible! takvimleri ileriden sayıyorum artık ben
gecenin yıldızları altında, içimde büyük bir dev uyanıyor
içimdeki o muazzam dev yaşarken bir diğeri olan ben ölüyor sürekli
tutamıyorum hayır, içimden yükselen kördüğümünü
içimden biri sobadan kaçıyor, bir diğerim sobada yanıyor
bir yandan yalnızlıktan ağlar, bir yandan bütün kalabalık
birim gecenin altında kendine jiletler atar
ötekim gündüzlerini titrek öpüyüşlerle geçirir
yalan söyleyemiyorum ben, kimseye yalan söyleyemiyorum
içimdeki dev git derse, ben katiyen kal diyemem
acı yaşlar ve ızdırapları asla unutamıyorum ben
demek oluyor ki bu gecenin öteki yüzü
silinmiş bütün notalar unutulmuş bütün bir geçmişi baştan çalıyor
saat sekizi dört geçiyor, le mouffetard’da bir akşam baştan başlıyor
bu keder olmasaydı ben kendimi büsbütün bırakıp gideceğimi biliyorum
çarpık tramvaylar geçiyor yalnızca rıhtımlarından gecenin bundan sonra
ölü denizcilerin isimleri kazılmış bir bir direklere, bir gemi kendini batıracak
bin yıllık bütün uykular bitmiş gibi, bir rüya parmak izlerimi taşıyor benim
artık ben öğrendim bilin! son çığlıklarından bütün gecenin
ben artık hiçbir rüyanın iç gıcırdayan sesine inanmıyorum
çünki ben de bir gün ölüp unutulacağımı biliyorum
ve yaşlı kadınlarımızın huzurevlerinde çürüyüp gideceğini biliyorum
hiçbirimizin ailesi hatırlanmayacak bir daha biliyorum
ıssız çöller yutacak rüyalarımızdaki bütün rıhtımları biliyorum
yapayalnız olup hiçbir sözlükte bulamayacağız kelimeleri biliyorum
ama bu keder, bu gece asla kaybolmayacak
ince bir saç gibi dolanacak boylu boyunca kendimize
gecenin öteki yüzü bu! saat sekizi beş geçiyor!
bütün çanlar bizim için çalıyor bu akşam!
Kayıt Tarihi : 2.11.2025 10:11:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.




Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!