Öyle düşüktü ki modum,
sanki dünya yıkılmış, altında kalmışım gibi.
Şiirler dudaklarımdan dökülmüyor,
adeta karanlığın uçurumlarından kayıp düşüyordu.
İnsan hiç istemeye istemeye konuşur mu?
Konuşuyordum işte…
Sonra bir mesaj sesi duyuldu:
ince ama keskin,
derin ama kısık.
Baktım:
Sen.
Sanki sihirli bir el dokundu omzuma:
“Ben geldim, acın bitecek.” dedin.
“Çok ağladın, çok üzüldün.
Küçük kolların, omuzlarına çöken dağların gölgesinde yoruldu.
Gel, beraber taşıyalım yüklerini.”
Bir an şaşırdım,
tepkisiz, öylece kalakaldım.
Samimiyet, gözlerine adeta yuva yapmıştı;
sanki içlerinde huzura açılan bir kapı vardı.
İstemsizce sana dogru yol alıyordu
Sanki rüzgar batıdan değil senden esiyordu.
Konuşmaya başladın…
Tanıdık bir hayat hikâyesi,
yarım kalmış umutlar,
ve sonu mutlu bitmeyen masallar.
Her cümlen, kalbimin duvarlarına işlenen bir iz gibiydi mıhlanıp kalıyordu.
Detone olmuş tiktak saatlerine aldırmadan
Konuştuk konuştuk konuştuk.
Gece bitsin istemedim.
Ertesi gün koşa koşa geldim,
heyecanla açtım PC’yi. Bir mesaj:
“Günaydın prenses.”
Evet, haklıydın…
Dün gecenin prensesiydim ben,
belki de tüm dünyamın.
Teşekkürler rüya prensi,
gece bir masal kadar güzeldi,
Ve sen geceden de güzel...
21.08.2025 10:45
Kayıt Tarihi : 21.8.2025 10:46:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!